1. kapı, medhâl: bâb-ı rahmet açıktır, mine'l-bâb ile’l-mihrâb = kapıdan mihrâba kadar, cümlesi.
2. dergâh, derbâr, merci‘-i umûmî olan büyük kapı: bâb-ı devlet; cümlenin başı bu bâba bağlıdır.
3. büyük dâire, kapı:
Bâb-ı Âlî = Sadâret-i Uzmâ ve Dîvân-ı Hümâyûn ile Dâhiliye ve Hâriciye nezâretlerini ve Şûrâ-yı Devlet'i hâvî dâire-i âliye, Paşa Kapısı; Bâb-ı Meşihat Bâb-ı Fetvâ = meşîhat-i Islâmiye dâiresi, şeyhülislâm kapısı; Bâb-ı Seraskerî = dâire-i askeriye, Serasker kapısı.
4. bir kitabın münkasim bulunduğu aksâm beheri, ki taksîmâtın en büyüğü olup, ekseriya her bâb birkaç fasla münkasemdir:
bâb-ı evvel, bâb-ı sânî.
5. efâl-i Arabiyenin suver-i tasrîfiyesinden beheri: birinci, dördüncü bâb; ifâl, tefe“ul, istifâl bâbı.
6. husûsî, madde, keyfiyet: ol bâbda = o husûsda; bu bâbda malumatım yoktur; o bâb-ı âhar = o başka iş.
7. geçid, boğaz, derbend.
[bu mana ile müsta‘mel olmayıp, yalnız bazı esmâ-i hâssada bulunur:]
bâbü’l- ebvâb=Şirvan'daki derbend;
bâbü'l- mendeb = Bahr-ı Ahmer'in cenûbundaki boğaz = Cebel-i Târik Boğazı.
|| Bâbü’s-Saâdeti’ş-Şerîfe = Harem-i Hümâyûn. || Bâbü’s-Saâdeti’ş-Şerîfe ağası = kızlar ağası, baş ağa.
|| Bâb-ı Hümâyûn = Saray-ı Hümâyûn'un büyük ve resmî kapısı gerek bâb ve gerek kapı isimleri bu mana ile kullanıldığından, ikisini de bu mana ile bi'l-isti‘mâl mesela: Bâb-ı Seraskerî kapısı demek hatâ ise de, bâb bu mana ile ve kapı ise mana-yı lügavîsiyle isti‘mâl olunarak, "Bâb-ı Seraskerî denilen dâirenin kapısı" manasıyla "Bâb-ı Seraskerî kapısında duran nöbetçi" de nilirse, bu tâbirde hatâ görmek hatâdır.