Unutulmamalıdır ki; bir cemiyette eğer, inançsızlık yaygınlaşıyorsa, anarşi ve huzursuzluk tırmanış gösteriyorsa, hak ve hürriyetler çiğneniyorsa, sevgi-saygı, birlik-beraberlik kavramları zayıflıyorsa, haya ve iffet duyguları şekil değiştiriyorsa; hep ilâhî emirlerin anlaşı mamasından, bilinmemesindendir. Hal böyle olunca Kur'an'ın anlaşılmasını ve yaşanmasını istemeyen; anarşiden şikâyet edemez. Haksızlıktan, adaletsizlikten şikâyet edemez. Cemiyetin huzursuzluğundan dem vuramaz... Çünkü dünya ve âhireti kapsayan huzur, yalnız Kur'an'la olur. Onu anlamak ve yaşamakla olur. Fakat bu, asla başkalarını suçlamakla, yükü ve sorumluluğu başkalarına atmakla olmaz. Her müslümanın bu konuda kendine düşeni yapmasıyla olur. Kur'an'ı yaşaması ile olur. O'nu doğru anlaması ve kavraması ile olur.