Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

308 syf.
4/10 puan verdi
·
25 saatte okudu
Spoiler İçerebilir.. Kamlançu dedikleri bir ülkede Yüzbaşı Burkay'ın, Açığma-Kün adlı bir kıza karşı aşk dolu şiir ve sorularıyla karışık cümleleriyle başlayan bir romanımız var. Burkay sürekli onu görmeye gidiyor ama 40 gün sonra gittiğinde onu göremiyor ve dağın taşın bile onun yokluğuna ağladığını görüyor. Aşk bizim yüzbaşıyı kör ediyor resmen. En sonunda köylüler toplanıyorlar ve köyün büyücüsü gelip Kilimbi diye bir şeytandan bahsedince ona gidiyorlar ve Burkay, Kilimbi için çeri olacağını söylüyor eğer kızı bulursa diye. O da onu Şeytan Başı Madar'a gönderiyor, o da eğer evdeşini Ejderler Kağanı Naranta için adarsa sevdiği kızı bulabileceğini söylüyor. Bizim Burkay'da kabul ediyor tabi. Naranta'nın öldürdüğü evdeşi ölürken bizim Yüzbaşıya beddua ediyor ve bu da tutuyor. Yüzbaşı ölüyor, ruhu da azap çekiyor derken burada hikaye bitiyor ve gerçek hayata dönüyoruz. Kadının, erkeğe, Uygur dilinden çevirdiği bu eseri sormasıyla asıl kısım başlıyor. Burada bir Roman-Masal tatlı sert kavgası yaşanıyor. Hikayemizde bir de Kız Lisesi müdürümüz var. Müdür, okula tayin edilen Ayşe Pusat adlı bir kadına düşmanlık besliyor. Kendisini hiç görmemiş ve Ayşe'nin de olaylarla ilgisi olmadığı halde kocasının gazetelerde adının çıkması hasebiyle kadına haset besliyor. Yanına Faika Hanım'ı (baş muavin) da aldığını söylemeliyim. Açıkçası Atsız, Ayşe Pusat hakkında öyle bir giriş yapmış ki, ona ayırdığı birkaç tanımlama sayfasıyla resmen kadına ısındım. Nihal Atsız'ın romanlarında bile kolay kolay kimseyi övmediğini düşünürsek. :))) Bir de Selim Pusat var, değineceğiz. Ayşe'nin kocası ve içeri alındıktan sonra şimdiki Ayşe'ye yüz çevirenlerin sebebi sorumlusu. Tabi kötü bir adam değil. Aslında vatan sevgisinden başka şey bilmeyen ve yalan söyleyemeyen, şimdiki üstlerinin çoğunun asker değil siyaset adamı olduğunu düşünen birisi. Tabi hakkında söylenenlere bakılınca 'Devlet düşmanlığı, Cumhuriyet karşıtlığı, Yabancılarla anlaşıp ülkede darbe yapacağı' gibi saçma ve uydurma sebepleri insan göz önüne getirdiğinde bu büyük aldatmacayı görme imkanına sahip oluyor. Arada uzun ve biraz sıkıcı sayılabilecek bir konuşma geçiyor. Ayşe'nin, Selim'i konuşturma çabaları ve bundan dolayı her seferinde pişman olması ve onu konuşturmak için başka yol bulamadığından sabretmeye çalışması da ayrı ironi. Tabi büyük haksızlıklar ve düşünce üzerine Selim'e yapılanları göz önüne aldığımızda aslında Atsız'ın biraz da haksızlıklar üzerine tüm kitaplarını yazmasını ve bunun yanında kendisinin de uğradığı haklı veya haksız tüm yanlışları ya da yanlış gördüklerini sert bir dille -oldukça sert- eleştirdiğini söylememiz mümkün. Selim ile bir de Leyla konusu anlatılıyor. Leyla üzerine bir şiir sonrası Ayşe'nin eğittiği bir kadın olan Leyla'nın da hikayeye girmesiyle aslında biraz baştaki hikayeye de benzetmiştim olayı. Çünkü bu Leyla'yı, Selim tanıdığında onu takip eden birini görmüş daha sonra başka bir zamanda da gene Selim o kişiyi yakından görme fırsatı tanımış, ne yaşını ne adını öğrenmiş, neye benzediği konusunda bile emin olamamıştı. Selim'in bu tartışma ortamında artık Soğuk Savaş döneminden sıyrılması, özellikle Ayşe'nin öğretmen arkadaşları ve en başarılı üç kızının (Aydolu, Güntülü, Nurkan) eve misafir gelmesi sonrası bir değişime uğradığını görüyoruz. Özellikle Güntülü kendisini bayağı etkilemişti. Sonradan gittiği yerde 'Tasavvuf' konusuna değiniyordu. Biraz yumuşama gözlemlenmişti diyebiliriz. Bu bölümden sonra kitabın son kısımına kadar acayip derecede sıkılmıştım ve açıkçası Atsız'ın kendisiyle hiç bağdaşmayan, açık konuşmak gerekirse herhangi tanınmamış biri yazsa yerden yere vurulacağı bir roman zannıyla gene de Atsız'a olan saygımdan okuduğum bir kitaptı. Bu sıkıcı yerden sonra 'Büyük Mahkeme' adında çağrıldığı yer vardı ve burada mahkemede Cebrail, Mikail ve İsrafil ile başlayan sorgu, birtakım peygamberler ile devam ediyordu ve yavaş yavaş eski Türk Devletleri komutanları olan ; Alp Er Tunga, Tanrıkut Mete, Attila, İstemi Kağan, Alparslan, Temuçin Cengiz Kağan ve Aksak Temir ile devam ediyor ve en son tanıdıkları tarafından da suçlu bulunuyordu. Daha sonra uyanıyordu tabi. Aslında başlarda ilgi çekici gelse de ne hikayeyi ne de finalini beğenmedim. Bana göre oldukça karmaşık bir kitaptı. Bu sebeple çok da fazla söz söyleyemiyorum. Hani yazmasa daha iyi olurmuş. Ben onun savaş ve kahramanlık eserlerini seviyorum, bu eserler ona ve onu seven bizlere oldukça yabancı.
Ruh Adam
Ruh AdamHüseyin Nihal Atsız · Ötüken Neşriyat · 201926,9bin okunma
·
103 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.