~~~Geçmiş, şimdi ya da gelecek diye bir şey yok. Zamanı bölümlere ayırmak için fiil çekimi kullanmak suyun üzerine tebeşirle yazmak gibi bir şey~~~
Şair olmak" isteyen genç kadının aile trajedileri ve kendini yanlış mesleğe (öğretmen olarak) hapsolmuş bulması nedeniyle umutsuzca mutsuzluğa sürüklendiği ve sonunda kendini akıl hastanesinde bularak tek kaçışı topluma boyun eğmek olduğunu kabullenen yazar
Janet Frame Yeni Zelanda'nın en eski kenti Dunedin'de beş çocuklu bir işçi ailesinin üçüncü çocuğu olarak dünyaya geldi. Zor bir çocukluk geçiren Janet Frame Dunedin College'da İngilizce, Fransızca ve Psikoloji eğitimi aldı. Yazar olmak istemesine rağmen 1945'te sınıf öğretmenliğine başladı ama aynı yılın sonunda bir müfettişin ziyareti sırasında bunalıma girip sınıftan kaçınca psikolojik gözlem için Dunedin Hastanesi'ne yatırıldı. Sonraki yedi seneyi çeşitli akıl hastanelerinde geçirdi. Bu arada yazmaktan vazgeçmedi ve yirmi altı yaşındayken yayımlanan ilk kitabı The Lagoon and Other Stories Yeni Zelanda'nın en önemli edebiyat ödüllerinden Hubert Church Memorial Ödülü'nü aldı. Bunun üzerine doktorlar Janet Frame'e lobotomi uygulamaktan vazgeçti. 1956'da Yeni Zelanda'dan ayrıldı ve yedi yıl boyunca Avrupa'da yaşayıp çalıştı. Uzun kariyerine on bir roman, beş öykü kitabı, iki şiir kitabı ve üç ciltlik bir otobiyografi sığdırdı. 1963'te ülkesine döndü ve 1990'da Yeni Zelanda Hükümeti Devlet Nişanı sahibi oldu. 2004'te Dunedin'de öldü.
Bu roman, akıl hastalığının gelmiş geçmiş en güçlü yazılı betimlemelerinden biri sayılmaktadır. "Sudaki Yüzler" bir kurgu edebiyat yapıtı olsa da, Frame'in Yeni Zelanda'daki bir akıl hastanesinde hasta olarak (kendisine hatalı bir şizofreni tanısı konmuştu) edindiği deneyimlerle bir araya gelmektedir.
Romanın ana karakteri Istina Mavet, Cliffhaven ve Treecroft hastanelerinin koğuşlarında yaşadıklarını oldukça şiirsel anlatsa da mantık düzeni içerisinde olmayan bir üslupta anlatır. Onun gözünden, bu tımarhanelerin yürekler acısı koşullarını, elektroşok, insulin koma ve benzer tedavilerinin korkunç yan etkilerini, bunların yanı sıra da psikiyatri hemşirelerinin zaman zaman nazik daha çok da zalimce tutumlarını anlatır.
Kitap, akıl hastalarına kötü muameleye ve tıbbi "profesyoneller"le hasta arasındaki muazzam güç farkına yönelik keskin bir eleştiridir. Aklıma
Thomas Bernhard da gelmedi değil hani, çok yerinde tespitleri vardı bu konuda :) Romanın, ele aldığı konuyu ustalıkla ifade ediyor olması onu tam anlamıyla büyük bir roman olma düzeyine yükseltir. Istina'nın düşünceleri ve öyküsel betimlemeleri psikolojik travmanın belirtileri olan konu dışı arasözler ve çağrışımlarla birleştirir. Istina'nın psikolojik bozukluğu zaman zaman açıkça gözler önündedir ama bu deneyimleri anlatabilme yeteneği onu kendini ifade edemeyen çoğu hastadan ayırdı...
Delilerin hapsedilmesini ve çılgınlar dünyasına tek tepkisi kendi kendini yaratma alanına girmek olanların sürgüne gönderilmesini ve cezalandırılmasını anlatan "Sudaki Yüzler" ölmeden önce okunması gereken 1001kitap arasındadır. Benim yine geç keşfettim bi yazar oldu. Kesinlikle çokça sevdim keşke daha önce yazarı okumuş olsaydım. Külliyat yazarımdır artık***
~~~Yaşamak, insanın gözlerini kapalı tuttuğu ve açınca her şeyin değişmiş olacağını umduğu çocukluk oyunlarına öylesine benziyor ki~~~
Sudaki YüzlerJanet Frame · Yapı Kredi Yayınları · 2022127 okunma
··
2 artı 1'leme
·
489 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.