Kendi geçmişimizi sahiplenme hakkımız var ve ona giden yolları açmamız gerekiyor ki kim olduğumuzu, nereden geldiğimizi ve nereye gitmemiz gerektiğini bilelim. Bu tarihsel perspektiften Müslümanların insanoğlunun siyasi ve kültürel tarihinin faal katılımcıları oldukları devrin ne denli uzun olduğu ve durgunluk döneminin nispeten ne kadar kısa olduğu açıkça görülebilir. Çünkü Müslümanların çöküş döneminin en dip noktası, tek bir Müslüman ülkenin dahi bağımsız olmadığı 1918 yılının o sonbahar günü çoktan tarih oldu. Bununla birlikte Müslümanların mağlup, yoksul ve cahil oldukları inanışının da artık tarih olmasını umuyoruz. İslam dünyasının her köşesinde uyanışın sesleri ve yeni bir iradenin baş gösterdiği hissedilebilir. Bir şey başladı ve bu şey artık durdurulabilir değildir. Tüm bunlar henüz bir yeniden doğuş değil; fakat yaklaşan bir yeniden doğuşa ilişkin muteber işaretlerdir.