Kırık, belalı, yılgın, belki de birazcık mutlu bir ses: "Benim," dedi. "Beni tanımadın mı?" Sonra da çabucak ekledi:
"Borcumu ödedim." Son sözcükler birer zafer türküsü gibi
çıktı ağzından. Koşarak bir anda karanlığa karıştı.
Sabahleyin onu köprünün altında Güvercini maviye, hem
de masmaviye boyar gördüm. Teknenin ucunda ak Güvercin
öyle şanlı duruyordu. Beni görünce şöyle içten, ışık gibi candan güldü.
"Merhaba," dedim.
"Merhaba," dedi. Bıçkın, kurnaz, yenmiş, sevinçliydi.
Merhaba! Merhaba bre Çakır!