Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

"1. Dünya Savaşı'na girmemek elbette son derece iyi olurdu. Fakat buna maddeten imkân yoktu. Çünkü katılmamak, silahlanmış bir tarafsızlığı, yani Boğazların kapalı bulundurulmasını gerektiriyordu. Halbuki vatanımızın coğrafi konumu, İstanbul'un stratejik durumu, Rusların İtilaf hükümetleri yanında yer alması, bizim seyirci kalmamıza asla uygun değildi. Bundan başka, silahlanmış bir tarafsızlığın devamı için paramız, silahımız, sanayimiz kısaca gerekli olan araçlarımız yoktu. İtilaf Devletleri'nin özellikle İngilizlerin para vermemesi bir tarafa, gemilerimize el koyarak ve milletin dişinden tırnağından artırarak gemi inşaatına tahsis edilmiş yedi milyon liramıza zorla el koymaları ve İtilaf Devletleri'nin savaş ilan etmesi bizim, harbe girişimizden daha dört ay önce tamamen Osmanlı hükümetinin zararına bir Ermenistan Cumhuriyeti'nin kurulmasına karar verdiklerini ilan etmiş olmaları ve hatta Bolşeviklerin yayınladığı gizli anlaşmadan da anlaşıldığına göre İstanbul'un Çarlık Rusyası'na verileceği sözü, savaşa İtilaf Devletleri karşısında girmemizin zorunlu olduğunu gösteren açık delillerdir. Bir de İngiltere ve Fransa'nın kendisine söz verdikleri Rusya dururken, Balkan Savaşı uğursuzluğundan sonra hiçbir askeri ve milli varlığına önem vermedikleri milletimizi kendilerine katılmışsaysak bile bizi kabul edeceklerini düşünmek elbette doğru olamaz. Harbe girmekliğimizi bir hainlik olarak nitelemek ve koca bir milleti dört beş kişinin oyuncağı yerine koymak, bize göre yarar sağlamaz… Bundan dolayı mert bir biçimde gerçeği söylemek ve kahramanca savaşan bu koca milletin yenilgisinin zorunlu sonuçlarına katlanmakla beraber, hareketin cinayet olarak kabul edilmemesi ve ceza verilmesinin düşünülmemesi en emin ve yararlı bir prensip olarak kabul edilebilir. Savaşa neden olanların hakkındaki noktaya gelince: Savaşın ilanı, sorumluluğu olmayan yüce padişahın yetkisi olduğuna ve o zamanki Bakanlar Kurulu'nun savaş ilanından 4 ay sonra toplanan Meclis-i Mebusan'a yaptığı açıklamalar üzerine alkışlarla güvenoyu almasına göre konu Yüce Divan'ın incelenmesinden geçmeden olur olmaz şunun veya bunun aleyhine suçlamalara kalkışmak yerinde olmayabilir. Savaş sırasındaki kötü yönetimlerin meydana çıkarılıp cezalandırılması, vatanımızda, sorumluluğun büyük ve küçüklere dağıtılması ve kanun devrinin tarafsız ve tam bir adaletle başladığının anlaşılmasını sağlamak en güzel dileğimizdir. Fakat biz, bunun birçok tartışmalara neden olan kâğıt üzerinde, reklam şeklinde yayımlanmasından çok uygulanmasıyla dosta düşmana gösterilmesini daha uygun ve yararlı görüyoruz."
Sayfa 274 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
75 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.