Acıyla yalnızca ondan kurtulmak için sava- şan insan mutsuzluğun içinde yatan şansı kaçırmış olur. İnsan mutluluktan daha ziyade mutsuzluk içinde kendi olur, çünkü acı çekmenin, insanı harekete zorlayan bir gücü vardır. İnsan acı çekmeyi geçici, önünde sonunda kurtulacağımız kötü bir yaşantı olarak değil de kendi oluşunun bir parçası olarak ve aynı zamanda bu "sınır durum"da kendisine bir sorumluluk yükleyen bir ödev olarak algılarsa, basit gündelik bir Dasein'dan varoluşa geçer. Sınır durum böylece insanın kendine varabildiği en temel deneyime dönüşür.