Cumhuriyetin en bunalımlı dönemlerinden biri olarak değerlendirilen İzmir Suikasti olayına karışan ve karıştırılanların dramını ele alan romanda karakterlerin diyalogları yoluyla dönemin siyasi güç dengelerini, İttihatçılar arasındaki iktidar kavgalarını ve bu konuda Osmanlıdan itibaren ittihatçıların eylemlerinin öz eleştirisini gözler önüne seriyor yazar. Atatürk’e yapılan suikaste bir şekilde adları karışan iki ittihatçı Abdülkerim ve onun saygı duyduğu manevi abisi olan Kara Kemal Bey aslında fiilen suçlu değildir fakat bir mektupta adları geçtiği için kaçmak zorunda kalırlar. Çeşitli yerlerde geçen bu saklanma ve kaçıp kovalanma mücadelesi, onların ruh halleri, içsel çatışmaları ve hesaplaşmaları kitabın büyük bir kısmını oluşturur. Bu içsel hesaplaşmaların dışa vurulduğu konuşmalar biz okuyucuya dönemin devlet meseleleri ve değişen güçler dengesi hakkında etraflıca bilgi verir. Kitabı okurken birçok isim dikkatimi çekti ve bu isimleri Google’dan araştırma gereği duydum. Ayrıca bu karakterlerin Kurtlar Vadisi dizisine ilham kaynağı olduğunu düşünüyorum zira kitapta geçen Laz İsmail, Ziya Hurşit, Gürcü Yusuf gibi isimler bana bu diziyi çağrıştırdı. Olaylar açısından bakıldığında da kitaptaki bu kişiler tarihsel gerçeklikte tabiri caizse dönemin derin devleti olması sebebiyle dizideki isimlerle benzerlik taşıyor. Sonuç olarak kitap hem tarihe ışık tutan hem de okuyucuyu psikolojik bir serüvene sürükleyen realist ve akıcı bir eser. Okumanızı tavsiye ediyorum . ~~~~~ Konudan biraz uzaklaşacak olsam da yazımın son kısmında kitapta önemli bir motif olarak adı geçen ve daha önce de bu adı sıkça duyduğum için merak edip araştırdığım Gülcemal vapuruyla ilgili sizlere bilgi vermek istiyorum. Gülcemal vapuru bin sekiz yüzlü yıllarda Amerika için yapılmış dönemin Titanik’i diyebileceğimiz çok lüks, kıtalar arası yolcu taşıma gemisidir. Yıllarca Amerika’da hizmet verdikten sonra Osmanlı padişahı Sultan Mehmet Reşat zamanında satın alınır ve devlet büyüklerini taşımada kullanılır. Adını da Sultan Reşat‘ın annesinden alır. Osmanlıdan Türkiye Cumhuriyeti’ne geçtikten sonra aynı görevi yıllarca ifa eder. Balkan Savaşları’nda asker taşımada kullanılır , Birinci Cihan Harbi’nde Doğu Cephesi’ne silah nakliyatına giden gemi dönüşte Çanakkale Cephesi’ne asker taşımakla görevli çift yönlü seferlerle çok hizmetler verir. Rusya’daki Türk esirler Rus Limanından Gülcemal‘le Türkiye’ye getirilir. Savaş yıllarında eş, dost, akraba ve kardeşlerinden haber alamayan insanlar için gülcemal kavuşmanın vesilesi olmuştur. Müterakenin imzalanması sonrasında ülkelerin esir değiş tokuşunda kullanılmıştır. Kazım Karabekir 15. kolordu Komutanlığı‘na atandığında görev yerine gidebilmek için Gülcemali kullanmıştır. Milli Mücadelede İstanbul hükumetinden gizli olarak kuvayi milliye için silah taşımış, savaş sonrası dış ticaret için Amerika ve diğer ülkelere sevkiyat yapmış, yurt içinde posta taşımıştır. Atatürk seyahatlerinde Gülcemal’i kullanmış ve maalesef İzmir Suikastine uğradığı yolculuğunda da İzmir’e bu vapurla gelmiştir. Atilla İlhan, Bedri Rahmi eyüboğlu gibi pek çok şairin şiirlerine konu olmuş, sözlü kültürde efsaneleşmiş, adına pek çok türkü yakılmıştır. Neredeyse bir asır boyunca nice olaylara tanıklık eden, savaşlar sırasında defalarca torpillenip tamir edilen gülcemal onca büyük görevden sonra 1937 yılında iyice eskidiği için emekliye ayrılır. 1950’de bir İtalyan firmasına satılarak parçalanır. Sizler için ne ifade eder bilmem ama ben Gülcemal’in hikayesinden çok etkilendim. ~~~~

Kurt KanunuKemal Tahir · İthaki Yayınları · 20184,422 okunma

·

103 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.