Tolstoy'un bu kitabı yaşadığı dönemin ahlak anlayışını ve kadın erkek ilişkilerindeki değerleri sorguluyor. Yazıldığı zaman birçok ülkede yasaklanmış bir kitap. Adını Beethoven'ın eserinden almış. Kitabın konusu kısaca bir tren yolculuğunda ismini bilmediğimiz anlatıcımız ki bu anlatıcı karısını öldürmüş bir adam ile, "kadın", "evlilik", "aşk" vb. konularda tartışan bir grup insanın arasında tanışan ve bir yakınlık kuran Pozdnışev adlı karakterin kısa hayat öyküsü. Vagondaki en sessiz adam en yaralı adam çıkıyor. Karısının kendisini bir müzisyenle aldattığından kuşkulanan kıskanç bir adamın ruh halini anlatıyor. Kitapta birçok şey eleştirilşyor. Cinselliğe dayalı aşklar, maddiyat temalı evlilikler, mutsuz çocuklar.. Mesele iki cinsin aşk diye tanımladıkları durumun duygusal bir boyutu olmadığını tamamen şehvetle yoğurulmuş bir tutkudan ibaret olduğunu söylüyor.
Birçok cümle alıntılanabilir ama beni okurken güldüren bir kesiti paylaşmak istedim. Adam eve gelince, karısını aşığı olduğunu düşündüğü kemancıyla buluyor. Adamı kovalamak istiyor. Ancak bunu yapmıyor. Yapmak istememe sebebi de şu:
"Kemancının arkasından koşmak istedim. Fakat ayağımda çoraplarla karımın aşığının peşine düşmenin gülünç olacağını düşündüm; oysa ben korkunç olmak istiyordum." En korkunç anda bile gülünç endişeler peşinde olabilen karmaşık ve aciz ruhumuz bu derece iyi anlatılabirdi bence :)