"Kim devlet işlerine el atıp yön vermeye kalkarsa, o günden itibaren kendisi için degil, halk için yaşar ve kamu karlarını düşünür. Çıkartmak ve yürütmekten sorumlu olduğu yasaların
öngördügünden bir karış öteye geçemez. En alt düzeydeki
memurundan en üst düzey devlet görevlisine kadar resmi
kadronun katıksız dürüstlüğünden tamamen mesuldur. Bütün bakışlar ona yönelmiştir; ister sevecen bir yıldız olup kusursuz işleriyle dünyaya saadet ve selamet bahşeder, isterse felaket yüklenmiş tekinsiz bir kuyruklu yıldız gibi dünyaya
çarpıp ortalığı tarumar eyler. Bazı insanlar vardır, yaptıkları hatalar pek umurlarında olmaz, zaten bu hataların etkileri de sadece küçük bir alanda hissedilir. Oysa en tepedeki hükümdar o kadar yüksektedir ki erdem patikası dışına atacağı en küçük adım, sığ misali altına alarak halkının da telef olmasına, ülkenin felakete sürüklenmesine sebep olacaktır.
Sonra egemenlik payesinin yani sıra gelen kimi unsurlar vardır ki bunlar da dogru yoldan çıkmayı âdeta tetikler: Özgür
tutkular, başına buyruk kanlı irade, çanak yalayıcılık, lüks hayat. Dikkat edilmesi gereken kendini işine adamak ve ihtiyatı elden bırakmamaktır, ancak böylelikle hiçbir cazibeye
kapılmadan görevler gereğince ifa edilebilecektir.