Orhan, Melih, Oktay, üç ayaklı bir pergel gibiydiler. Biraraya geldiler mi, dünyanın en keyifli üçgeni kurulurdu. Mesela birisi gramofon olurdu, birisi plak, birisi Yliksekkaldırım'da gramofoncu. Kur gramofonu, keyfine bak. Böyle müthiş bir gramo fon görmedim. Bu üçgenin ortasına düşmek her zaman keyifli olmazdı. Kazara birisini maytaba aldılar mı, biçarenin iflahını keserlerdi. Birisine cevap yetiştirmiye çalışırken öteki bir tane kondurur, derken adamcağız şaşkın ördeğe döner, teslim olurdu.