"Sekse dair düşüncelerden dolayı huzur bulamazlar. Bir ilişkiden diğerine yönelirler. Her cinsel ilişki, şiddetli arzuları yalnızca kısa süreliğine yatıştırır, bu arzu çabucak geri gelir. Hiçbir cinsel aktivite onları tam anlamıyla tatmin edemez."* Yazarlar bu durumu şöyle açıklar: "Şiddetli cinsel arzu sekse değil daha derin bir şeye duyulan arzudur." Bu şiddetli arzunun her zaman geri gelmesi, cinsellik bağımlılığının yalnızca seks yapmakla ilgili olmadığının işaretidir. Heteroseksüel de olsa eşcinsel de olsa, ataerkil erkek için bağımlılık içeren cinsellik temelde kişinin benliğini sürekli olarak onaylama ve yeniden onaylama ihtiyacıyla ilgilidir. Bir erkek benliğini yalnızca seks aracılığıyla yaşayabiliyorsa, bu durumda seks sürekli olarak ön plana çıkarılmalıdır. Zukav ve Francis şöyle izah eder: "Korkunun, değersiz olmanın ve sevilemeyeceğini hissetmenin yarattığı acı yoğunlaştıkça, cinsel ilişkiye girme ihtiyacı daha saplantılı bir hale gelir."
Bu durumda seks çoğu erkek için kendini avutma yolu olur. Seks bir başkasına bağlanmakla ilgili değil, kendi acılarından kurtulmakla ilgilidir. Bağımlı kişi çoğunlukla şiddetli acı içinde olan bir bireydir. Ataerkil erkekler acılarını dışa vurma olanağına sahip değildir; bu nedenle sadece kurtulma arayışı içindedir. Zukav ve Francis seks bağımlısının yetersiz olmaktan ve reddedilmekten korktuğunu vurgularlar: "Bu duyguları hissetmek istemeseler bile, bu duygular güçlendikçe seks takıntısı da güçlenir." Genelde erkeklerin cinsellik saplantısı normal görülür. Böylece bir bütün olarak kültür, erkeklere duygularını önemsememelerini, inkar etmelerini ve olduğu gibi sekse aktarmalarını dayatır.
Sayfa 94 - Bgst Yayınları, 2.Basım, Haziran 2021. * Garry Zukav ve Linda Francis