Bir akşam
iki arkadaşımla birlikte
Kristiania yakınlarındaki
tepelik bir patikada yürüyordum.
Hayatın ruhumu yırtıp açtığı
bir vakitti.
Güneş batıyordu
ufkun altında
alevler içinde kaybolmuştu.
Gök çukurunu
kesip geçen
kan kırmızısı
akkor bir kılıç gibiydi sanki.
Gökyüzü kanı andırıyordu
alev alev şeritlerle dilimlenmiş-
tepeler koyu mavi renge bürünmüştü-
fiyort buz mavisi, sarı
ve kırmızı renklerle bölünmüştü.
Patlayan kan kırmızısı rengindeydi
patika ve tırabzanlar
arkadaşlarımın rengi
göz kamaştıran sarımtırak beyaza dönmüştü.
Muazzam bir çığlığı hissettim
evet, sonsuz bir çığlık duydum
doğadaki renkler,
doğanın çizgilerini kırdı
çizgiler ve renkler hareketle titreşti
hayatın bu dalgalanmaları
sadece gözüme dalgalar iliştirmekle kalmadı,
aynı zamanda
kulaklarıma da dalgalar soktu
-böylece gerçekten
bir çığlık duydum-
sonra da
Çığlık resmimi yaptım.
Sayfa 67