Duygusal şantaja yakından baktığımızda, tek tür davranış gibi görünen olgu, bir ışık demetinin cam prizmadan geçerken oluşturduğu renklerin farkı kadar belirgin dört renge ayrışır.
Ne istediklerini ve buna razı olmazsak başımıza gelecekleri tam olarak söyleyen cezalandırıcılar bu dörtlünün en göze çarpan grubudur! Kendilerini saldırganca ifade edebilir ya da içten içe köpürebilirler, ama her iki durumda da engellendiklerinde duydukları öfke doğrudan bize yönelmiştir.
İkinci sınıfı oluşturan kendini cezalandıranlar, tehditleri içe yönlendirirler ve istediklerini elde edemezlerse kendilerine ne yapacaklarını vurgularlar.
Acıya katlananlar ise, suçlamayı ve suçluluk duygusu uyandırmayı iyi becerirler; ne istediklerini genelde bizim bulup çıkarmamızı sağlarlar ve istediklerini elde etmelerinin hep bize bağlı olduğunu belirtirler.
Ümit tacirleri de, bizi bir dizi sınava sokar ve onlara istediklerini elde etmelerine razı olursak bize harika bir şey sunacaklarına söz verirler.