Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Bize belli türde eylemlerin yapılmasının veya bunlardan kaçınılmasının zorunlu olduğu söylendiğinde, örneğin doğruyu söylemek ya da hırsızlık yapmaktan kaçınmak zorunda olduğumuz söylendiğinde, bizler haklı olarak bunlar için daima bir sebep duymak isteriz ve bu sebep de yalnızca eylemlerin kendileriyle değil, aynı zamanda bu eylemlerin getireceği muhtemel sonuçların iyiliği ve kötülüğüyle ilgili olur hep. Bize doğruyu söylemenin karşılıklı güven oluşturduğu, dostlukları güçlendirdiği, işlerin devam etmesini kolaylaştırdığı ve böylelikle de bu yolu izleyen toplumun zenginliğini artırdığı, vs. söylenir. Eğer karşılıklı güven oluşturmayı ya da dostlukları güçlendirmeyi neden hedeflememiz gerektiğini sorarsak, bunların bariz şekilde iyi şeyler ya da mutluluk sebebi ve mutluluğun da iyi bir şey olduğu söylenebilir. Eğer hâlâ neden diye sormakta ısrar edersek, sıradan biri muhtemelen buna kızacak ve bilmediğini söyleyecektir. Ondaki bu kızgınlık, yaşadığı iki duyguyla ilintilidir. Bunlardan birincisi, doğru olan her şeyin bir sebebinin olduğu düşüncesi; diğeri ise ona söylenmiş olan sebebin yeterince açık olduğu, dolayısıyla bu sebep için başka bir sebep aramanın tamamen kavgacı bir tavır sergilemek anlamına geleceği düşüncesidir. Bunlardan ikincisinde haklı olabilir ama ilkinde kesinlikle yanılmaktadır. Günlük yaşam içinde insanlar, yalnızca bir konuda ikna olmadıklarında neden diye sorarlar. Eğer onlara bir sebep söyleniyor ve bu da onlarda şüphe uyandırmıyorsa, o zaman tatmin olurlar. Dolayısıyla, neden diye sorduklarında, mantıken onların genellikle bir cevap beklemeye hakları vardır ve ortaya hiçbir sebebin sürülemediği bir inanışın usdışı olduğu fikrine varırlar. Fakat bunda yanılmaktadırlar ki eğer neden diye sorma alışkanlıklarını korumakta daha inatçı olsalardı bunu onlar da keşfedebilirlerdi.
·
94 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.