Nasıl ki üzgün bir insan kendisine duyular tarafından getirilen şeylerle meşgul olduğunda, kendisini üzen şeyi duymaz veya onun farkına varmaz, ancak duyuların etkisinden kurtulduğunda üzüntüsünü tekrar duyarsa ve yine nasıl ki acı duyan hasta biri birtakım şeylerle meşgul olduğunda, ya bu acısı azalır veya onu hiç hissetmez, ancak kendisini meşgul eden şeylerin tesirinden sıyrıldığında acısının farkına varırsa veya acısı tekrar kendisini gösterirse, ruhun akılsal kısmında da durum aynıdır. O duyuların kendisine getirdiği şeylerle meşgul edildiği sürece, kötü ruhsal hallerin kendisine verdiği ıstırabı duymaz. Ancak ne zamanki bu duyulardan tam olarak kurtulup kendi kendisiyle yalnız kalır, o zaman bu hallerin verdiği ıstırabı duyar veya onun bilincine varır. Ebediyen de bu ıstırap içinde kalır.