"İnsan ölümü yaşamak zorunda olduğu için korkmalı mıdır?" Bu çelişkili tümce başını döndürmüş. İnsan ölümü yaşayabilir mi? Alttan alta öyle olduğunu söyleniyormuş soruda, çünkü sorulan şey ondan korkulup korkulmayacağıymış. Sen yirmi yaşındaydın. O ana dek, ölümü başkalarının başına gelen, kendi başına geldiğin deyse hiç farkına varmadan seni alıp götürecek bir şey olarak düşünüyordun. Ölümü yaşamak demek, toparlanıp gittiğini hissedecek zaman olmadan birdenbire onunla burun buruna gelmek yerine, onun gelişini görüp kabullenmek demek
miydi? Kaçınılmaz olan karşısında özgür iradeyi ortaya koymak için, onu önceden seçmek demek miydi?