Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Günümüzde bizler makineler imparatorluğuna karşı protestolara ve işlerin daha basit yürüdüğü bir yaşama dönmeye hasretlik bildiren dokunaklı sözlere alışkınız. Bunlarda yeni olan hiçbir şey yok. Konfüçyüs'ten önce, MÖ 6. yüzyılda yaşamış olan (tabii eğer yaşadıysa) Lao-Tse, modern mekanik icatlar tarafından eski güzelliklerin yok edilişi söz konusu olduğunda en az Ruskin kadar dokunaklı sözler eder. Yollar, köprüler, tekneler onu dehşete uğratıyordu çünkü bunlar doğal değildi. Lao-Tse müzikten, modern entelektüellerin sinemadan bahsettiği gibi bahseder. Modern hayatın koşturmacasını, derin düşünceler sonucu ulaşılan bakış açısı için çok zararlı bulur. Artık bunlara dayanamadığında da Çin'i terk etmiş ve Batılı barbarların arasına karışıp ortadan kaybolmuştur. Lao-Tse insanların doğaya göre yaşamaları gerektiğine inanıyordu ki bu, çağlar boyunca her ne kadar farklı çağrışımlarla olsa da tekrar tekrar ortaya çıkmış bir görüştür. Rousseau da doğaya dönüşe inanıyordu ama onun itirazı yollar ya da köprülerle ilgili değildi. Onda hiddet uyandıran şeyler mahkemeler, uzun çalışma saatleri ve zenginlerin sofistike zevkleriydi. Ona hiç bozulmamış, saf haldeki bir doğa çocuğu gibi gelen bir insan, Lao-Tse'ye, "eski zamanın saf insanları" diye adlandırdığı insanlardan inanılmaz biçimde farklı görünürdü. Lao-Tse atların evcilleştirilmesine, marangozun ve çömlekçinin sanatlarına karşıydı; Rousseau'ya ise marangoz dürüst emeğin simgesi gibi gelirdi. "Doğaya dönüş" pratikte söz konusu yazarın gençliğinde alışkın olduğu koşullara geri dönmek anlamındadır. Doğaya dönüş, ciddiye alınsa, nüfusun yaklaşık yüzde doksanının açlıktan ölmesi demektir. Sanayileşme hiç şüphesiz çok ciddi zorlukları beraberinde getiriyor, ama geçmişe dönüş yapmak nasıl Lao-Tse'nin zamanında Çin'in ya da Rousseau'nun zamanında Fransa'nın çektiği sıkıntıları gidermediyse, günümüzde yaşanan sıkıntıları da gidermeyecektir.
Sayfa 141Kitabı okudu
·
32 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.