Beynin doğuracağı prematüre hisler ve düşünceler, dünyaya gönderilmeden yani sözle buluşmadan önce ilgi istiyor. Olgunlaşmamışken hayata gönderilirse ölmeye mahkum kalıp, harcanıyorlar. Oysa korunmalı, büyütülmeliydi onlar.
Belki de hiç doğurmamak en iyisidir.
Kesmek mi gerekir plasenta bağını beyin ve hisler arasında?
Hala kesmediyseniz o bağı, gün doğumundan gün batımına kadar düşleyip durun o halde. Besleyin hisleri ve düşünceleri “yanılgı plasentası” ile. Harcayın günleri boşluk ve yalnızlıkla dopdolu. Zamanın hızlı akışı yaşamı örterken, avucunuzdan akıp giden kum taneleri ve harcananlar, alaylı bir bakış atacak size geçmişten. Ve siz karanlığın gölgesinde dönüp duracaksınız:
“all of our lives, covered up quickly
by the tides of time
spend your days full of emptiness
spend your years full of loneliness”
youtu.be/bf0XwX0Bc-0?si=...
Ya da
Harca(n)mama tedbirini al. Boşluğu ve boşunalığı tanı, ayrıştır. Kum saatinin içinde akıp giden özne, zaman ve edimler olmalı, ruhun değil.