Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

1920’lerdeki ulus-devlet inşacıları dinle ilgili iki hayati önkoşulla karşı karşıya kaldılar. İlk olarak, İslam ve devlet arasındaki sembolik ve hukuki olarak iç içe geçmiş ilişkinin yanı sıra yüzyıllar içinde gelişen, ulemanın Osmanlı Devleti’yle bütünleşmesiyle karşılaştılar. İkinci miras, millet sistemi altında etnik bölünmenin kutuplaşması, savaş, emperyalist nüfuzdan etkilenen sınıf oluşumlarının dinamikleri ve gayrimüslim nüfusunun yok edilmesi ve ülkenin Müslümanlaştırılmasını içeren demografik değişiklikler gibi gelişmelerin bir araya gelmesiyle dinî kategorilerin etnik belirteçler haline gelmesiydi. Bu, devam eden uluslararası baskı (azınlıklarla ilgili Lozan Antlaşması) ve tarihsel hafızanın (imparatorluğun dağılmasıyla ilgili travmalar, azınlık milliyetçiliği ve Sevr zihniyeti denen, yani Batılı güçlerin ülkeyi bölme planlarından duyulan korku da dahil; daha da ağırlaştırdığı 1920’lerin sonundaki yüksek toplumsal kapanma düzeyini destekledi. Sonuç olarak 1923’te Cumhuriyet’in kuruluşu sırasında egemen olan toplumsal kapanma biçimleri dinî ayrımlara dayanıyordu.
·
31 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.