Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Birilerini mutlu etmek yahut onları üzmemek için geçirdiğimiz günler olmuştur. Kimilerinin ömrü böyle geçmiştir. Ne üzücü.
İlber Ortaylı
İlber Ortaylı
: "Ne yaşadıysanız yüzünüze yansır. İnsanın yüzü bir kitap gibi okunabilir. İfadeniz bomboşsa da hiçbir şey yaşamadığınız fark edilir. Bundan kurtulmak mümkündür; yaşayın, monotonluktan uzaklaşın, gezin, görün, keşfedin, başkalarıyla ilgilenin, okuyun, sevin." diyor ve ekliyor: "Yüzünüz ifadesiz kalmasın." Kendi hayatımızı yaşamalı sevgili okur. Bunlar böyle kolay değil elbette fakat ifadesiz bir yüzle, bir ömür... Kimseye, hiçbir meseleye değmez. Var olun.
Şermin Yaşar
Şermin Yaşar
, İlber Ortaylı -
Cumhuriyet'in İlk Sabahı
Cumhuriyet'in İlk Sabahı
Kronik Kitap, s.34-37 Mustafa Kemal Paşa yakınıma gelecek diye her gün meydana indim. Her gün gittim işçilerin yanına. Bir an önce bitirsinler, bir an önce gelsin Paşa, bir an önce görsün beni de sorumu soruvereyim… “Hadi be ağalar, hızlı hızlı çalışın da bitiriverin!” dedim durdum. Yanlarına o kadar çok gittim geldim ki benimle muhabbet etmeye alıştılar. Kendime bir çörek tezgâhı istiyordum. Bir yerden tahta buldum geldim de bu abiler tezgâhımın ayaklarını çakıverdiler. Arada çörek aldılar, şerbet içtiler. İçlerinden biri beni her gördüğünde “Geldi bizim ustabaşı!” deyip güldü. Bana ustabaşı dediler ya, ben de sahiden ustabaşıymışım gibi inşaatı gezdim. İçerideki odaları falan tek tek dolaştım. Burası eskiden de çok kalabalık olurdu, hele bir Kemal Paşa gelsin o zaman iğne atsan yere düşmeyecekti. Ben de o zaman çöreklerimi heybeyle değil bu tezgâhla satmaya başlayacaktım. İnşaatın bittiği gün içeriye okullardan sıra taşıdıklarını gördüm. Koskoca Paşa ne yapacaktı okul sırasını? Mektebe yeniden başlayacak hâli yoktu ya! Ustalardan birinin kolunu tuttum. “Hani,” dedim, “Kemal Paşa gelecekti, siz burayı okul diye mi yaptınız? Kandırıverdiniz mi siz beni? Bıktım okuldan, burası da mı okul olacak?” Güldü adam. “Yok aslanım, kandırmadık. Bu sıralar Paşa’yla arkadaşları otursun diyeymiş. Valla ben de anlamadım ama başka eşya alacak para yok herhâl. Okullardan sıra toplayın dediler. Çatıyı kapattık ya dün, kiremitleri de milletin evinin çatısından söküp getirmişler. Aha şimdi de gaz lambası toplamaya gidiyoruz, hayrolsun sonumuz,” dedi usta. Bizim evin çatısında kiremit olsa ben de getiriverirdim ama yoktu ki. Arkada birileri, “Büyük Millet Meclisi açılıyor, vatanımız kurtuluşu yakın!” diye bağırıyordu. Ertesi gece gözüme uyku girmedi. Annem, “Yat uyu hadi, kıpırdanıp durma,” dese de uyuyamadım. İmamın öksürüğünü duyar duymaz da yataktan fırladım. Nisan ayının yirmi üçüncü günüydü, günlerden cumaydı. Tüm gün kapının önünde bekledim. Mustafa Kemal Paşa’yla yanındaki tüm arkadaşları cuma namazı için bizim oradaki camiye geldiler. Mahallemiz çökecek, evlerimiz kalabalıktan yıkılıverecek sandım. Sokağımız, mahallemiz insan kaynıyordu. Annem gözyaşlarına boğulmuş, kapı aralığından sokağı izliyordu. Sonra kafamı kaldırdım, bir baktım ki yalnız annem değil, herkes ağlıyordu. Kalabalık, namazdan ve duadan sonra yürüyerek meydana indi. Meclis binasına geçtiler. Ben de tezgâhımı kaptığım gibi peşlerinden gittim. Annem ilk kez el âlem ne der demeden benimle meydana indi. Yaşlı nineler, bebekli kadınlar bile oradaydı. Bütün Ankara, meydandaydı. Mustafa Kemal Paşa’yla arkadaşları balkona çıktılar. Ustaların hızlıca bitirdikleri binaya Türkiye Büyük Millet Meclisi dediler. Herkes, “Vatanımız kurtulacak!”, “Kurtuluş yakın!”, “Yaşayın, var olun!” diye bağırıyordu. Ben de bağırıverdim. “Yaşayın, var olun!”
··
127 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.