Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

"Onun tek amacı, 'Bozkurtlar'ı tamamlamakdı. Sarı saman kâğıtlı bir kalın müsvedde defterine yine sapsarı ve reklam olsun diye bir firma tarafından hazırlanmış yaklaşık 40 santim uzunluğundaki bir kurşunkalemle , 1945/46 Kışı'nın o mağmum ve rutûbetli kış ikindileri günler saat 16.00'ya doğru başını alıp giderken deliler gibi romanı bölüm bölüm nasıl tamamlamaya uğraşdığını anımsıyorum. Ortalık karardıkdan sonra da, elektrik tasarrufu için sâdece tek bir masa lambasıyla aydınlatılan alt katdaki oturma odasında o gün yazdıklarını Annemle bana okurdu. Takrir başlarken Ebeveynim arasında, artık ritüel hâlini almış şöyle bir kısa muhâvere geçerdi:" "-Nasıl, bu bahis yine biftek gibi kanlı mı?" "Atsız, duruma göre 'evet' yâhut yatışdırıcı mâhiyetde 'Pek öyle korkulacak kadar değil.' veyâ 'Hayır' şeklinde bir cevab verir, sonra 'âyin' başlar- "Bir seferinde, yine bir Cumâ akşamı Annem o zamânın taşıtlarıyla Maltepe-Nişantaşı-Maltepe seferinden oldukça bîtâb o günki bahsi dinliyor ve bu arada biraz da bastıran uykuyla mücâdele ediyordu. Zîrâ evin bütün yükü de omuzlarındaydı. Sâdece haftada yarım gün iki derse hazırlanmak değil, benim bakımım, alışveriş, yemek pişirme vs. de onun eline bakıyordu. Atsız'ın dünyâ yıkılsa pek kılı kıpırdamazdı ol bâbda... İşte öyle bir akşam Bedriye Hanım uykuyla uyanıklık arası kolan vurur ve Atsız, Roman'ın kahramanlarından Çalık'ın bir hikâyesini tasvîr ederken Annem, kısa bir gaflet ânından sonra silkinip bağırıvermişti: "-Çalığı öldürürsen gözünü oyarım!" "Zavallı Çalık'a bu da pek kâr etmedi... Roman bittiği vakit o koskoca, upuzun kalem bir kibrit çöpü kadar kısalmıştı." (Yağmur Atsız 2005: 156-157).
·
43 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.