Gönderi

Kendimi bildiğimde sönmekte olduğumu hissetmiştim. Dairede evrakların başına oturduğum anda tükenmeye başlamıştım. Daha sonra, ne yapacağımı bilmediğim gerçekleri kitaplarda okurken tükendim… Amaçsız, soğuk, samimiyetsiz dost toplantılarında dedikodular, iftiralar, boş gevezelikler, arkadan konuşmalar, saçmalıklar dinlerken tükendim… Mina için yok ettim, tükettim kendimi… Gelirimin neredeyse yarısını harcadım ona, onu sevdiğimi hayal ettim; Nevski Bulvar’ında kürk mantolar, kunduz yakalıklar arasında hüzünlü, tembel yürüyüşlerimde tükendim; iyi bir damat adayı olarak bellendiğim akşam toplantılarında, kabul günlerinde tükendim; ilkbaharın geldiğini istiridyelerin, ıstakozların çıkmasıyla, sonbahar ve kışın geldiğini de kabul günlerinin başlamasıyla hatırlayarak, yazın belirli günleri gibi herkes gibi boş boş dolaşarak, tembel tembel uyuklayarak, kentten yazlığa, yazlıktan Gorohovaya’ya taşınarak tükendim… Gururumu bile nelere harcamadım ki? Ünlü bir terziye elbise ısmarlamak mı dersin… Önemli bir kişinin evine davet edilmek için mi desem… Prens P. ‘nin elimi sıkması için mi desem… Evet, gurur hayatın tuzu biberidir derler! Nereye gitti bütün bunlar? Yoksa ben mi anlayamadım hayatı ya da hayat mı bir şeye yaramıyor? Belki ben daha iyisini göremedim, kimse de göstermedi bana.
26 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.