Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Aşk mı yoksa hayaller mi daha güzel?
Küçük, utangaç ve ürkek bir kızken kimse hiç kimse anlamadı. Bana en yakın olan siz bile anlamadınız. Belki kendim bile anlamadım. Şimdi sık sık bunu düşünüyorum. Ve o zamanki kendimi anlamıyorum. Çünkü mucizelere inanan, gerçekliğin ilk nefesiyle uçup gidecek olan narin, küçük beyaz çiçeklere benzeyen düşleri olan bir kızın yüreğini kadınlar anlayabilir mi? Ben diğer kızlar gibi onların mutluluk özlemlerini gerçeğe, sessiz tahminlerini tatlı bir tecrübeye dönüştüren ve onların kavrayamadığı ama kızlıklarının üzerine gölgesini düşüren, onları bekledikçe giderek daha da tehditkar hale gelen, o belirsiz, tanımlanmamış, acılarından azat eden beyaz atlı prenslere hiçbir zaman inanmadım. Bu tür şeyleri hiç hissetmedim. Ruhum gelecek günleri sarıp sarmalayan, sesinin ardında yatan geleceğin gizli ormanlarını düşledi hep. Düşlerim bana aitti. Kendimi her zaman bir masadaki soylu bir çocuk olarak düşledim. Parıltılar saçan mücevherler oynuyor. Çok kaliteli kumaşlardan yapılmış yerleri süpüren elbiseler giyiyordum. Lüksü ve şaşayı düşledim. Çünkü ikisini de seviyordum. Ah titreyen ellerimi yumuşak ipeğin üzerinde gezdirmek ya da parmaklarımı sanki uyuyormuş gibi görünen yumuşak, koyu renkli ağır kalife kumaşa sürtmek nasıl da zevk veriyordu. Mutlulukla titrerken narin parmaklarıma mücevherler taktığımda soluk renkli taşlar, kalın terli saçlarımın içinde ince köpükler gibi göründüğünde çok mutluydum. En büyük amacım yumuşak bir kumaşla döşenmiş, güzel bir arabada oturup sırtımı yaslamaktı. O zaman gerçek, her gün yaşadığım hayattan nefret etmeme neden olan bir sanatsal güzelliğe çılgın gibi aşık oldum. Sıradan kıyafetlerin içindeki kendimden nefret ediyor, bir raibe gibi basit ve mütevazi görünüyordum. Bu yüzden günlerce evden çıkmıyor, bu sıradan görmüşümden utandığım için kendimi daha çirkin olan odama kapatıyordum. Bu hayalim ise tek başına deniz kenarındaki hem muhteşem hem de sanatsal bir güzelliğe sahip bir manikanede yaşıyor. Sıradan yaşamın kirli ellerinin dokunamadığı gölgeli yeşil bir yolda huzurun hüküm sürdüğü bir patikada yürüyordu. Hatta tam da böyle bir yerde. Peki ya siz...? Hala o ideallere, ta uzaklardaki o dünyaya giderken yanında götürdüğünüz tüm o ideallere hala sahip misiniz? Hala bozulmadan duruyorlar mı? Ya da bazıları öldü yahut solup gitti mi? Yoksa hiçbirini kaybetmediniz mi? Ve kızın yüzünden yavaş yavaş düşler gören dudaklarındaki gülümseme fark edilmez bir şekilde yok olur. Adam gider ve kadında kendisiyle baş başa kalır.
·
38 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.