Gönderi

Atatürk'ün katafalkını yapan bruno taouta dair..
Taut 1933 yılında Nazi Almanyası'ndan önce kısa süreliğine İsviçre'ye kaçmış, 1936'da Türkiye'ye gelene kadar Japonya' da kalmıştı. İstanbul'daki Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık bölümünün başkanıydı ve aynı zamanda Milli Eğitim Bakanlığı için sözleşmeli olarak okul binaları tasarlıyordu. Taut Almanya' da ilk mimari ününe 1914 yılında Leipzig'deki Çelik Endüstrisi Pavyonu ve Köln'deki Cam Pavyon ile kavuştu; adlarından da anlaşılacağı gibi bu yapıların inşasında ağırlıklı olarak çelik ve cam gibi yeni modern malzemeler kullanıldı. Taut aynı zamanda, sanatçının vazifesinin toplumun kurtuluşu için biçimler ortaya koymak olduğuna inanan, Paul Scheerbart önderliğindeki "Cam Zincir" [Die Glaserne Kette] adlı sanatçı grubuna katılmıştır. Taut'un 1919 tarihli Alp Mimarisi adı verilen sulu boya dizileri, cam fasetalardan oluşan ve büyük kristal dağları andıran bir mimari öneriyordu. 1920'li yıllarda Taut cam mimarisinin bu dışavurumcu eğilimlerinden uzaklaşarak kendisinin "yeni nesnellik" adını verdiği, kulağa oldukça işlevselci gelse de aslında "tasarımlarındaki tek tipleşmiş ve kendini tekrarlayan biçimlere, saygınlık aurası ve komünal bir ruh aşılama peşinde" başka bir yöne kaymıştır. Mimari yoluyla komünal bir ruh aşılamaya yönelik bu arzu Taut'un 1937 tarihli, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi binasında güçlü bir şekilde kendini belli eder. Muhtemelen Taut'un Türkiye' deki en meşhur eseri olan bu bina, Osmanlı'ya özgü kütle düzeni ve inşaat ayrıntılarını modern biçimler içerisinde soyutlamaktadır. Taut 1938 tarihli bir kitabında Japonya ve Türkiye' deki tecrübelerinden hareketle, geçmiş biçimlerin bu şekilde soyutlanması üzerine şunları yazmıştır: "Yüzeysel bir taklitten kaçınmak önemlidir. Aksi halde bu eğilim duygusal bir romantizm ve yanlış anlaşılmış bir milliyetçiliğe yol açabilir ve kıymetsiz bir sanat eseri (kiç) ortaya çıkarabilir". Taut, 1930'lu yılların Türkiye'sinde Sedad Hakkı Eldem'in savunduğu türden "kodlanmış, tekrarlanabilir, tanınabilir ve resmi olarak tasdik edilen bir 'milli mimari'ye," tıpkı genelde modern mimarinin üslup açısından indirgenmesine karşı olduğu gibi, şiddetli bir şekilde karşı çıkıyordu. Bu tutum Taut'un kariyeri boyunca görülebilir zira eserleri, tek bir üslup etiketiyle değil, ancak yapılış amacına -rasyonel, işlevsel ya da ekonomik-özgü biçimlerin bir derlemesi olarak değerlendirilebilir. Bu bilhassa Taut'un Atatürk'e hazırladığı katafalk için doğrudur; bunu tasarlamayı bir onur olarak görmüş ve hizmeti karşılığında ücret almayı şu sözlerle reddetmişti: "Zamanımızın en büyük şahsiyetlerinden birinin vefatı dolayısıyla bana verilmiş olan bu vazifeyi yerine getirdiğim için para kabul edemem" (Batur 1998, 21) ve "Bu parayı almam imkansız. Bana tahsis edilmiş olsa da, Atatürk gibi, en büyük devleti kuran bir kahraman için bir katafalk yapmak ödüllerin en yücesidir!" Ödeme yerine T aut sadece bir şükran mektubunda ısrar etmiş ve ilginç bir şekilde bu mektup ona, Türk hükümeti tarafından değil Ankara belediye başkanı Nevzat Tandoğan tarafından verilmiştir. Aslında Atatürk için bir katafalk tasarlama işi Taut'tan önce, 1934 ila 1938 yıllarında Türkiye' de bir banka ve mezarlık projesi üzerinde çalışmış Alman mimar Martin Elsaesser'e teklif edilmiş, ama onun sunduğu öneri reddedilmişti. Taut, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Bölümü (bu tarihte Türkiye'deki tek mimarlık okulu) başkanı olduğu için, Atatürk için bir katafalk tasarlanmasında muhtemelen ilk seçenek olarak görülmüştü, ama işin önce Elsaesser'e teklif edilmesinin nedeni büyük ihtimalle, Atatürk'ün vefat ettiği tarihte Taut'un kendisinin de oldukça hasta olmasıydı. Gerçekten de Taut Atatürk'ten yaklaşık altı hafta sonra, 24 Aralık 1938 tarihinde öldü ve bu katafalk hayatının son projesi oldu. Taut ilk olarak, 15 Kasım 1938 tarihinde bir ön eskiz hazırladı ve Türk hükümeti bunu tasdik etti. Batur'a göre, Taut, Atatürk'ün cenazesine törenine üç gün kala, Türk mimar Mahmut Bilen'in yardımlarıyla on adet uygulama projesini hazırlamak için Ankara'daki, artık yıkılmış olan Bellevue Palas Oteli'nin birinci katında bulunan üç odada, belli ki bütün gece boyunca çalışmıştı. Bu sırada Taut'un ihtiyaçlarını karşılamak için görevlendirilmiş olan Türk memur Cevad Memduh Altar, bu çizimlerin daha sonra Taut tarafından kendisine verildiğini ve kendisinin de bunları Milli Kütüphane Arşivine bağışladığını iddia etmiştir, ancak bu kitabın yazarı bu belgeleri bulamamıştır. Altar aynı zamanda, Taut'un katafalk projesinin Selahattin Refik Mobilya ve Kumaş Şirketi tarafından inşa edildiğini belirtmişti; katafalkın sahneye benzeyen ve geçici karakteri düşünüldüğünde bu, duruma çok uygundu.
·
71 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.