AçığmaKün bir defa "seni seviyorum" demelidir. Fakat Burkay'ın "beni seviyor musun?" soruları hep cevapsız kalır. Aylar, yıllar geçer. Burkay sevgiden çılgına döner. Izdırap ızdırap üstüne, keder keder üstüne çeker. Fakat çare yoktur. Burkay ızdıraplar içinde ölürken yine “beni seviyor musun?” diye sorar. AçığmaKün “ızdırap çekiyorum" diye inler, fakat "seni seviyorum" demez. Burkay ölmekle ızdıraptan kurtulmaz. “Her yıl bahar olup çiçekler açtıkça, AçığmaKün'ü görüp sevdiği çam ağacının yanında ruhu dolaşıyor. ‘Izdırap çekiyorum. Sen de beni seviyor musun' diye inliyor. O günden bugüne kadar bin yıl geçtiği halde Burkay her bahar orada ağlıyor. Yanında duran AçığmaKün 'sus, sus, ben de ızdırap çekiyorum' diye yanıp yakılıyor. Fakat 'ben de seni seviyorum' demiyor ve yıllar böylece akıp geçiyor..." (s. 9).