Gönderi

Kurusallaşmış tasavvufa tepki - gemiyi terk edenler
Her tür gösterişten uzak olma temelinde bir tür gizli zühd fikrini savunmaktaydı. Zira onların temel hareket noktası gösteriş ve riyadan kaçınmaktı. Herhangi bir güzel halin insanlara zahir olması onlar için riya demekti. Bunun için ibadet ve güzel hasletlerin ortaya dökülmesine izin vermezler ve halk tarafından fasık [günahkâr] olarak bilinmek için çaba sarf ederlerdi. Halk nezdinde sürekli namaz kılan, oruç tutan, onlara vaaz ve nasihat eden bir sufi olarak görünmenin şöhret kazanmaya yol açacağını düşünürlerdi. Melamiliğin temelini mal biriktirmemek, fakir olmak ve fakirliğin çevre tarafından bilinmesine engel olmak, iyiliği gizlemek, kendi kötülüğünü açığa vurmak, ilim ve amelle övünmemek, giyim kuşamda gösterişten uzak durmak gibi prensipler oluşturmaktaydı. Bu açıdan aslında sufilerin alışılagelmiş olan zahiri adabına karşı eleştiri niteliğinde gelişen tepkisel bir hareketti. Bu ilkeler doğrultusunda dinin zahiri hükümlerini yerine getirme hususunda çoğu zaman kayıtsız ve gevşek davranırlar, namazı terk etme ve alenen oruç yemek gibi davranışlarda bulunurlardı. Buna karşın raks ve semaya son derece önem verir, bunları bir nevi ibadet gibi telakki ederlerdi. Bu konularda halktan kendilerine yönelen tepkilere karşı da kayıtsızlardı.⁵⁵ Melamilerin gösterdikleri bu tür davranışlar, Melamiliği özü itibariyle yüksek bir hal olarak kabul ve tebcil eden tasavvuf mensupları tarafından küfür, sapkınlık, heva ve hevese uyma olarak değerlendirilmiştir. Onlara göre, bu kişiler dinin özüne muhalif duygu ve düşünceleri uygulamak için melamet kisvesine bürünmüşlerdir. Kuşeyrî, Hucvirî, Sühreverdî gibi önde gelen tasavvuf teorisyenleri kendilerinde bu tarz davranışlar görülen Melamileri gerçek anlamda sufi kabul etmemiş, onların aslen sufi olmadıklarını, ancak halk tarafından öyle zannedildiklerini iddia etmiştir. ⁵⁶ Ancak bu eleştiriler Melamiliğin yayılmasına engel olmamıştır. Melamilik düşüncesi zaman içinde başlangıçtaki merkezi olan Horasan ve Maveraünnehir bölgesinden göçler yoluyla önce Bağdat'a, sonraları Musul, Halep, Şam ve Marmara bölgesine kadar Anadolu'ya sıçramıştır. Böylece, Kalenderiyye, Haydariyye gibi tarikat yapılarının, dolayısıyla muvelleh sufiliğin oluşumuna katkıda bulunmuştur. ⁵⁷ ⁵⁵ Bu hususlara dair genel bilgi için bkz. Ebû Abdurrahman Muhammed b. Huseyin es-Sulemî, İslam Tarihinde İlk Melâmet (er-Risâletu'l-Melâmîyye), çev. Ömer Rıza Doğrul, (İstanbul: İnkılap Kitabevi, 1950), s. 115-132; Gölpınarlı, Melâmîlik, s. 24-27; Ahmet Yaşar Ocak, Osmanlı İmparatorluğu'nda Marjinal Sûfilik: Kalenderîler, (Ankara: TTK Yayınları, 1999), s. 11-24; Ahmet T. Karamustafa, Tanrının Kural Tanımaz Kulları-İslam Dünyasında Derviş Toplulukları (1200-1550); çev. Ruşen Sezer, (İstanbul: Yapı Kredi Yayınları), 2007, s. 23-33. ⁵⁶ Ebu'l-Kasım Zeynu'l-İslam Abdulkerim b. Hevâzin el-Kuşeyrî, Kuşeyrî Risalesi, haz. Süleyman Uludağ, (İstanbul: Dergâh Yayınları, 2003), s. 314-316; Ebû Hafs Şihâbuddîn Ömer es-Suhreverdî, Avârifu'l-Meârif (Tasavvufun Esasları), çev. H. Kamil Yılmaz-İrfan Gündüz, (İstanbul: Dergâh Yayınları, 1990), s. 97-103; Ali b. Osman el Cullâbi el-Hucvirî, Keşfu'l-Mahcûb, çev. Süleyman Uludağ, (İstanbul: Dergâh Yayınları, 1996), s. 147. ⁵⁷ Gölpınarlı, Melâmîlik, s. 25.
Sayfa 65 - Kitap Yayınevi, İnsan ve Toplum Dizisi - 70, 2. Basım, Birinci Bölüm, Şam ve Anadolu Dolaylarında 7./13. Yüzyılda Tasavvuf ve Muvelleh Dervişlik, KURUMSALLAŞMIŞ TASAVVUF: TARİKATLAR
·
157 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.