Gönderi

Büyük bir patlama oldu. Çantalar, havada uçuştu. Bütün bir kafanın, saçları saçıldı. Büyük bir çığlık. Büyük bir feryat. Birinin çocuğu ölmüş olmalıydı. Gür bir ses: “Yeteeeeeeeeeerrr!!! Yeteeeerrrr, yetmedi mi? Hepiniz şahitsiniz, hepiniz. Hepiniz ortaksınız, hepiniz. Dur orada, bir yere gitmeyeceksiniz sakın! Hepiniz bıkmadınız mı? Hepiniz her gün gözünü umarsızlıkla açıp kapamıyor mu? Hepiniz, sahtesiniz. Hepiniz, sahte. Hiçbiriniz, gerçek değilsiniz. Her birinizin ipleri; başınızda, kollarınızda, bacaklarınızda. Görmüyor musunuz?! Ben de artık bir sınıfa sahibim, evet. Sancılarım bitti. Sancımı çektim ve bir sınıfa ait olmaya hak kazanmışım. Sizden değilim, hayır!!!!! HAYIIIRRR!!!! Aklını kaybeden, şu beş eli geçmeyecek saftaymışım. Bir safta olmayı hiçbir zaman istemedim. Ben hep sancıda olmayı diledim. Delirmiş olan, anormal görülen o sınıfa aitim. Sizinle ortak noktam nedir mi? SİZİN GİBİ BİR SINIFA AİT OLMAM!” Ses kesildi. Gözlerim, uzaklardan elimdeki otobüs kartına geldiğinde, nefes alamadığımı ve yüzümün kıpkırmızı olduğunu hissettim. Şöförün, “Otobüs kartını artık okutacak mısın, devam edeyim mi?” dediğini duydum. Kartı basıp ilerlerken, uzunca bir nefes veriyordum. -Melike Demirci
·
35 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.