Gönderi

Kafatasının, ruh ve zihin üzerine yapılan araştırmaların merkezinde yer aldığı onlarca yılın ardından, 19. yüzyılın ilk arkeologları çok doğal olarak atalarımızı anlayabilmek ve teşhis edebilmek adına hemencecik kafa kemiklerine koştular... Bu kafatasları günümüzde oldukça utanç verici olan evrimsel fikirleri savunmak için kullanılmıştır. Dönemin doğa bilimcileri kafatasının sahip olduğu forma bakarak az ya da çok gelişmiş bir "ırka" ait olup olmadığını saptayabildiklerini düşünüyordu. Kafatasının ve dolayısıyla beynin hacmi de zekânın sağlam bir belirteci olarak görülüyordu. Beynin boyutu aynı zamanda hangi fosillerin bizim en yakın akrabamız olmaya layık olduğunun da işaretini veriyordu. Bu indirgemeci ve "kafa merkezli" görüş bir mağdur yaratmıştı: Leydi Sapiens. Kadınlar, erkeklere göre daha küçük beyinlere sahiplerdi ve bu da düşük zekânın bir göstergesiydi. Kadınları itibarsızlaştırma kampanyası için yeterli bir sebepti bu. Kafatasının iskeletin boyutlarıyla orantılı bir hacmi olduğu göz önünde bulundurulursa, kadınların kafataslarının kapasitesinin, ortalama olarak, erkeklerdekinden küçük olması oldukça mantıklıdır. İleride de göreceğimiz üzere bunun zekâlarıyla bir ilişkisi yoktur.
·
42 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.