Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Mustafa Kemal kararını verdi. Danışmanlarından kimisi, yenilgi riskine girmeden, derhal barış yapmasını istediler. Çoğunluksa, şiddetle derhal saldırıya geçip İngilizleri bir kenara itmesinden Yunanlılara yetişip, onları Atina’ya dek kovalamasından yanaydı. Mustafa Kemal, en belirgin değerlerinden biri olan soğukkanlı muhakemesi sayesinde, birinin boş övüngenliğini ve diğerinin iradesizliğini dikkatle tarttı. Kararı barış aleyhinde oldu. Bu durumda, istediği koşulları elde etmesi kesinlikle olanaksızdı. Koşulları görüşmek değil, onları kabul ettirmek istiyordu. Yunanlıları şimdi yakalayacaktı. Harrington’ın son dakikada metanetinin tükeneceğine ve onun geçmesine izin vereceğine inanıyordu. Bir “yetenek testi” uygulamaya karar verdi. İki bin kişilik bir süvari birliğinin İngiliz hatlarına doğru ilerlemesini emretti. Süvariler sert bir şekilde burduruldular; durum ciddi görünüyordu. Şans yıldızına güvenip kumar oynaması gerekiyordu. Zayıf iradeli bir rakibe karşı işe yaraması mümkün olan bir hile, bir ‘ruse de guerre’ (<ı>savaş hilesi) uygulamayı deneyecekti. Piyadesinin silahları ters çevrilmiş halde ve dostça, barışçıl davranarak İngiliz mevzilerine doğru ilerlemelerini; eğer mümkün olursa yürüyüp geçerek İngiliz müstahkem mevkilerini işlevsiz bırakmalarını emretti. Tehlike büyüktü. Her iki tarafta da birliklerde sinirler gergindi. Bir kurşun, bir yanlış anlama, verilecek fevri bir emir savaşı başlatacak ve Türkiye İngiltere’yle savaşa girmiş olacaktı. Ancak, bir tek kurşun bile atılmadı. Siperdeki İngiliz aksederi ne yapacağını bilmez bir halde şaşkın, kalakalmıştı: Aldıkları emirler oldukça müphemdi: Ateş etmeksizin ya da güç kullanmaksızın Türkleri durdurmaları istenmişti. Türklerse ne duruyor ne de savaşıyorlar; sadece ilerleyişlerini sürdürüyorlardı. Durum oldukça kritik bir noktaya gelmişti: Türkler dikenli tele yaklaşmışlardı; İngiliz kumandana “Dur” emri geldiği zaman, teli aşmaya başlamışlardı bile: Bir ateşkes yapılmıştı. Fransızlar doğruca Mustafa Kemal’e bir temsilci, Mösyö Franklin Bouillon’u göndermişlerdi: Fransa, İngiltere’yle çıkacak bir savaşın, Bolşevik Rusya’nın da Türkiye’ye katılmasıyla yeni bir dünya savaşı felaketini alevlendirebileceğinden korkmuştu. Franklin Bouillon, savaşa yol açabilecek tüm olasılıklara son vermek niyetiyle gelmişti: Müttefikler ve İngilizler adına her sözü vermeye hazırdı. Müttefikler, Yunan ordusunun Trakya’dan çıkarılması ve Türkiye’nin Avrupa topraklarının geri verilmesi konusunda tüm sorumluluğu üstleneceklerdi: Savaştan değil, savaş tehdidinden bile kaçınabilmek için her şeyi, Mustafa Kemal’in tüm isteklerini yapmaya hazırdılar. Ve Mustafa Kemal lütfen, onunla bir anlaşması yaptı. Gerçekte, tüm istediklerini elde etmişti bu tam bir zaferdi. Bu sonucu elde edebilmek ona belki elli bin askere ve aylarca sürecek bir savaşa mal olacaktı. Ve eğer yenilirse, çok daha kötü şeylere mal olabilirdi. İngilizlerin blöfü başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Birliklerine durmalarını emretti ve İsmet’i General Harrington’la görüşmek Üzere Mudanya adlı köye gönderdi. Mudanya’da Müttefikler, Yunanlıların Trakya’dan geri döndürülmeleri ve zamanı geldiğinde İstanbul’dan ve tüm Türkiye’den ayrılmaları konusunda anlaşmaya vardılar. Mustafa Kemal galip gelmişti. Sakarya dönüm noktası olmuştu: İzmir, gösterişli bir başarıydı: Bu ise, gerçek zaferdi. Onun zaferiydi, onun cesareti, kararlılığı, hüneri ve muhakemesiyle bu, gıdadan, donanımdan yoksun, perişan ordu Yunanlıdan kovalamış, Britanya İmparatorluğu’na kendi koşullarını kabul ettirmiş ve tüm Avrupa’nın gözünü korkutmuştu. Artık içeride ve dışarıda, kendi koşullarını dikte edecekti….”
·
6 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.