Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

448 syf.
8/10 puan verdi
"Önü sıra sürüklediği kurşuni bulutlarla ufuktaki dağları silerek Ege Denizi'ne, ağlamaklı bir şubat akşamı iniyordu. Oldum olası güneş yüzü görmemişe benzeyen gün batıda, bir damla kızıllık yoktu." İşte bu harika paragrafla başladı yolculuk ve ilk paragraftan böylesi bir betimleme ile karşılaşınca ben de sindirmek ve belki de o sahneyi gözümde canlandırmak adına birkaç kez okudum bu paragrafı ve henüz kitabı okumayanlar için de ilgi çekiciliği olabilir diye paylaşmak istedim. (incelemeyi dallandırıp budaklandırma dersine giriş-101 =P) Esir Şehir Üçlemesi'nin ilk kitabı olan Esir Şehrin İnsanları, İstanbul'u, Milli Mücadele dönemini, o dönemde aydın(!)ların ve halkın durumunu anlatıyor bizlere. Baş karakterimiz Kamil Bey. Kendisi paşa oğlu. İçinde bulunduğu konum itibariyle ayağına taş değmemiş bir beyzade. Ülke savaş içerisinde iken, topraklarımız düşman postalları ile çiğnenirken yurt dışında tercümanlık görevlerinde falan bulunuyor fakat buraya kadar tarif etmemizle okuyucu, Kamil Bey'i aşağılık bir karakter olarak algılamasın sakın. Karısı Nermin ve biricik kızı Ayşe ile yurda dönüş yapan Kamil Bey, hiç de öyle "etliye sütlüye karışmam, gerekirse düşmanla koyun koyuna yatarım, ben parama bakarım" tarzı biri değil. Lakin yurdun durumu hiç de iç açıcı görünmemekte ve maddi sıkıntılar baş göstermiş durumda. Bu durum da atadan zengin Kamil Bey'i yoksulluk ile karşı karşıya getiriyor. Çok da detaya girmek istemiyorum hikaye bu şekilde ilerliyor. Karakterlerin psikolojilerinin, özellikle de karşı karşıya oldukları durumlardaki ruh hallerinin güzel bir şekilde yansıtıldığını düşünüyorum. Yalnız bir şey var, her ne kadar güzel bir bölüm olsa da ve bana bir nebze Oğuz Atay karakterlerini andırsa da Üsteğmen M.Ali'nin komutanına yazdığı mektubun olayını çözemedim. Belki de bu üçlemenin bir yerinde o da bize kendini gösterecektir kim bilir? Ya da onun hikayesi çoktan bitmiştir bile... İhanet denilen olgunun yorumlanışı insanlar arasında her daim farklılıklar gösterse de hainliğin iki parametresi vardır zannımca. İnsan, ihaneti, ya bu işten karı olduğu için yapıyordur -bu da onun menfaatçi olduğunu gösterir- ya da gerçekten ahmaktır -bu da onun manipülasyona açık olduğunu gösterir-. İşte Kamil Bey de etrafında birçok ahmak ve de birçok menfaatçi görecektir. Öznel bir yaklaşımda bulunmam gerekirse, menfaatçileri anlayabiliyorum fakat ahmaklara asla anlam veremedim bu yaşıma kadar. Özellikle "manda" tabirini "su kömüşü" olarak algılayıp, bunu zararsız bir şey kabul eden ahaliyi kabullenemedim. Ha ben kabullenemedim de sanki hala yok mu bu ahali piyasada? Elbette ki var. Hem de o dönemin şartları ile günümüz teknoloji çağını kıyasladığımızda, eskinin ahmakları bir nebze de olsa haklılardı çünkü bilgiye erişim bu kadar kolay değildi. Bu kafa bana rahmetli Kemal Sunal'ın "Köşeyi Dönen Adam" filmindeki Mister Dörtnal adlı eşeğini de hatırlatmadı değil. Amerika'dan gelen eşek, karnında elmas var diye izzet ikramın bini bir paraya gider de bizimki de bu sayede, kendini yıllarca hor görmüş zevattan intikam alır ya. İşte o hesap. Sonra da, elmas çıkacak diye bu millet, çok eşeğin kıçının ardında bekler de bulacağı, elmas yerine bir kalbur bok olur ancak. Neyse... Konudan sapmaya başladığımı sezip incelemeyi bitirmek istiyorum. Kitabımız, kendisine inanılmayan ve yerden yere vurulup hain damgası vurulan (hainliğin göreceliliğine güzel bir örnek) Mustafa Kemal ve arkadaşlarının 2.İnönü Zaferi ile sonlanıyor. İlk kitapta Anadolu'nun durumu ile ilgili hemen hemen hiçbir şey öğrenemiyoruz. Tüm bilgiler, İstanbul'un o kısıtlı imkanlarında öğrenilebilen kadar. Umarım diğer kitaplarda Anadolu'ya dair daha çok şey okuma fırsatımız olur (belki de öyledir, diğer kitapların konularını incelemedim çünkü). Bu kitabın hemen ardından ikinci ve üçüncü kitabı okumaya niyetim yok ama durum ne gösterir bilinmez :) Haydi keyifli okumalar.
Esir Şehrin İnsanları
Esir Şehrin İnsanlarıKemal Tahir · İthaki Yayınları · 201910,2bin okunma
·
224 görüntüleme
Gökçe okurunun profil resmi
Ve bir okuyamadığım kitap.. içim gidiyor böyle kitaplığımda olup da bir türlü tam anlamıyla okumadığım kitaplar görünce. Çok güzel bir inceleme olmuş, 15 günde okumayı göze alırsam belki bir gün tekrar başlayabilirim :) teşekkür eder devamını dilerim :)
Post Mortem okurunun profil resmi
Beğenmene sevindim sevgili Gökçe, ben teşekkür ederim. Kitapligimizda sırasını bekleyen nice güzel kitaplar var elbet ama zamanı değilmiş senin için demek ki. Ama inanıyorum, eğer okursan 15 gününü dahi almayacaktir, ben biraz agirdan aldım :)
3 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.