Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

405 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
Anna Heymes, kitap onun üzerinden başlıyor. Bir deneye tabi tutuluyor ve biraz da renkler, şehirler, başkentler, resimler...Laurent Heymes de var. Anna'nın kocası. İlk başta hatırlayamadığı. Anna'nın bu arada teste tutulduğu makina Pozitron Kamerası. Hastalığına bir teşhis konulmaya çalışılıyordu. Peki ya Anna'nın hastalığı doktorların bildiği ve kendi söylediği kadar mıydı ? Anna, yemekte rahatsızlanınca dışarı çıkar, dışarı da bir adam görür. Gördüğü adam kocasıdır aslında ama Anna bunu bile anlayamaz. Çünkü rahatsızlığı iyice artmış ve kendi kocasını tanımaz hale gelmiştir. Paul. Bir diğer karakterimiz. Annesini döven babasına karşı daha 8 yasında cephe alan bir çocuk. Masum çocuğun ve annenin duaları kabul oluyor, babanın tehdit edip gittiği gece öldürülmesiyle eziyetleri son buluyordu. Ancak burada dikkat edilecek nokta Paul'ün hayalinde babasının eziyetlerinden kurtulmak için planladığı ölümün aynısı, babasının gerçekte ölüm şekliydi. Paul Nerteaux büyümüş ve polis olmuştu. Schiffer ise bir polis, hem de herkes tarafından sevilen ve görev aşkıyla yanan bir polis. Ancak bir sorun olmuştu. Tutukladığı Gazi Hamdi adındaki Türk bir gece sonra ölü bulunmuştu. Hem de tren tarafından paramparça olmuş cesediyle. Peki o zamana kadar sevilen ancak son gagasıyla direkten dönen bu polis, bu işten nasıl sıyrılmıştı ? Arkasında kim vardı ? Dile kolay tam 239 kişiyi tutuklamış neredeyse herkesin canını yakmış bir adalet dağıtıcısıydı çünkü. Paul ve Schiffer buluşuyordu ve ortada bir cinayet vakası vardı. Kurbanın Türk olduğundan şüpheleniliyordu. Cinayetler biraz daha derine inilecek olursa Türk mahallesine yakın işlenmiş ve Paul katilin Türk mahallesinden değil de Türk mahallesine saklandığına kanaat getirmişti. Cinayetlerin işlenme şekli oldukça midemi bulandırdı diyebilirim. Özellikle kadın cinsel bölgesine yapılanlar, bıçakla deşmeler, canlı kemirgen bir hayvan kullanmaları derken midemi zor tuttum diyebilirim. Açıkça söylüyorum bunlar benim midemi bulandırıyor ancak kitap bütünlüğü adına ses çıkartamıyorum.  Adına ‘İskele’ denilen bir grup Fransa'da kaçak yaşayan Türkleri denetliyor onları ülkeye sokuyor ve her sorunun çözümü için onlara gidiliyor. Yazar bu sefer bizi bayağı araştırmış aslında. Kafadan uydurma şeyler yazmak yerine araştırmalarla kurguyu birleştirmek çok güzel olmuş. Bu ne güzel araştırmadır. Yazarımız Türkleri, Lazları, Kürt ve Alevileri incelemiş ve genel bakış olarak yansıtmayı başarmış. Selamınaleyküm demeyi bilen, Galatasaray'ı tanıyan, 3 Hilal ve Çekiç sembollerini bilen ve kullanan birisi olarak yazarı kutlarım. Macera bu bölümde de 3 kadının cesediyle ilgili olarak dosyaları bulmakla geçti diyebiliriz. Mathilde Wilcrau ise kitaba sonradan eklenen ve yalnız yaşayan bir karakter. Mathilde'nin hastalarından birisi kim peki ? Anna. Anna ne yapıyordu, hatırladınız mı ? Şimdi son çare ona gelmişti. Bir doktora daha gidildi ve burada Anna'nın gerçekte kim olduğu ve biraz da beklediğimiz bağlantı sonunda açığa çıktı ve kitap daha da güzelleşti. Bir yandan da Paul ve Schiffer ikilisine devam edecek olursak şu Tansu Çiller'i futbolcu zanneden Paul'a nasıl güldüğümü anlatamam. Bir de yoldaydım millet bakıyordu.  Yazar sanki dedeleri Türk gibi her huyumuzu yazmış her yanımızı araştırmaya çalışmış, gerçekten oldukça çaba göstermiş. Hani bir televizyonu örttüğümüz ‘Dantel’ bile vardı. Konu Türk Mafyası ve eldeki isim ‘Bozkurtlar’ ve Paul gene anlamıyor. Gene derine iniyoruz. Ülkücüler, Ülkü Ocakları, Alparslan Türkeş derken sanıyorsunuz ki Grange romanı değil de Türk Yakın Siyasi Tarihi kitabını okuyorsunuz. Yazara hayranlığım bitmek bilmiyor. Anna gerçekte kimdi ? Bu artık hepimizin merak ettiği bir konudur öyle değil mi ? Türk olduğunu biliyoruz ancak belirli bir kimlikten olmadığı da aşikar. Peki o zaman kimdi ? Neden onu arıyorlar ve bulamadıklarında başka kadınları öldürüyorlardı ? İşte bunlar da kitabın devamında gelen unsurlarımız. Schiffer araştırmalarına Paul olmadan devam ediyordu ve sonunda da Anna'ya ne olduğunu ve ne yapıldığını öğrenme fırsatı bulmuştu. Şimdi artık tek sorun kadını nerede bulacaklarıydı. Ki bulacaktı da. Tabi bulduktan sonra ne olacaktı ? Schiffer ne yapacaktı ? Sıradan bir siyasî partiden çok Bozkurtlar, atadan kalma değerleri ön planda tutan kendi içine kapalı bir topluluk, gizemli bir tür kabile gibiydi. Gayet net bir tanımlamayla bizi tanımlamış, Başbuğ Alparslan Türkeş'in cenazesine katılanları ve insan şeklini hatta görevli polis sayısı bile verecek kadar derin bir araştırma yapmıştı yazarımız. Onun bu anlatımı beni çok etkiledi. Çünkü adam kendini aşmış ve Turancılık konusuna bile kitapta değinmişti. Hem de bir Orakçının ağzından. Türk Irkının çıkışı, Asena, Bozkurt Efsanesi. Düşünüyorum da önceki kitaplarda Asın Bayrakları derdim ama bu sefer bununla yetinmeyip bu adama Vatandaşlık vermemiz lazım. Kendi geçmişini bilmeyen sözde Türk gençleri için bu adam bile bulunmaz nimet olurdu. Kitabın başından itibaren dikkatinizi çekecek bir isim daha var. Daha doğrusu bir şehir. Cinayetler de bu şehre göre işleniyor. Açıkçası okudukça şaşkına döndüğümüz bir gerçek. Anna, havalimanında ve kaçmaya çalışıyor. Paul ise Anna'nın izini sürmeye bir yandan da mafyayı araştırmaya devam ediyordu. Peki bu ne kadar sürecekti ? Anna kaçmayı başar mıydı ? Paul ne bulacaktı ya da bulabilecek miydi ? Bir de Anna'nın peşinde olan giriş var ki onu her yerde takip ediyor. Bu ikisi arasında me oldu dersiniz ? Harika bir kitap. Olay kesinlikle milliyetçileri ya da Ülkücü tabanı kötü göstermek değil. Zaten gerçeklere bakıldığında da yurt dışı cinayetleri araştırıldığında hem bilinen hem de meçhul cinayetlerde 80 dönemi Türkiyesinde akıllara milliyetçi grup gelir ve bu doğaldır. Turancılık sadece Türk olanı bir arada tutmayı kendine ülkü edindiğinden gerçekler çok güzel bir kurgu ile birleştirilmiş, mafya babaları ve hayali isimler gerçek kişilerle bağdaştırılmış, yazar hiç sırıtmadan ve sonuna kadar sürükleyen bir kitapla bizi tanıştırmıştır. Kesinlikle seriye devam edeceğim, Grange romanları da kendisini okutuyor.
Kurtlar İmparatorluğu
Kurtlar İmparatorluğuJean-Christophe Grangé · Doğan Kitap · 20208,8bin okunma
·
22 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.