Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Bir hayatın anlamı olmak; birisinin bizim için “Sen hayatımdaki en anlamlı şeysin. Sen beni hayata bağlayansın. Sen olmasan yaşamamın anlamı kalmayacak. Sen benim her şeyimsin” demesi narsizmimizi okşuyordu. Benliğimiz bundan çok hoşnut kalıyor, sanki tapınılmak hoşumuza gidiyordu. Bir ikonun önünde diz çökelmesi gibi, önümüzde diz çökelmesi hoşumuza gidiyordu. İşte burada yalan söylüyorduk. Seviyoruz derken sevgiyi kullanıyorduk. Hayır, tapınılmak istemek gibi bir şeydi bu. Dünyaya gelmesinde hiçbir katkımız olmayan, hiçbir şekilde varlığını sürdürmede etkili olmadığımız bir varlığın nasıl var oluş gerekçesi olabilirdik ki? . . . Hayatta en çok ilişki halinde olduğum, en çok zamanımı beraber geçirdiğim hastalarımı düşündüm. Onlar tarafından sevildiğimi, saygı gördüğümü, onlar için bir şey ifade ettiğimi biliyordum. Onlara elimden geleni yapıyor, mesleği en iyi şekilde icra etmek için uğraşıp duruyordum. Bu uğraşılarımın farkına onlar da varıyor ve bunu takdir ediyorlardı. Bir gün bir sınama yapmaya karar verdim. Ama bu sınamadan onların haberi olmayacaktı. Kendimi bir an için ölmüş olarak hayal ettim. Bir tabutun içindeydim. Oradan alınıp mezara götürülüyorum. Yalnızım. Yanımda kimse yok. Üzerime toprak örtülüyor. Sorgu melekleri geliyor. Sorularını soruyorlar. Yardım alacağım, danışacağım hiç kimsem yok. Nasıl doğmuşsam, öylesine yalnızım. Beni seven insanlar cenazeme gelmiş. Hastalarım üzgün ve mutsuz. Çoğunun zihnindeki düşünce “Bizi bırakıp gittin doktor. Biz şimdi ne yapacağız?” Beni düşünen yoktu. Kabirde ne yaptığımı, sorgu meleklerine ne cevap verdiğimi merak eden de olmayacaktı. Bunu merak edecekler on-on beş kişiyi aşmayacaktı. Gerisi kendini düşünecekti. Birisini sevdiğimi anladığımda onu sevmediğimi anlamam ilk düş kırıklığımdı. Birisi tarafından sevildiğimde sevilenin ben olmadığını anlamam ikinci düş kırıklığı olmuştu. Sevdiğim şeyleri severken, ondaki özellikleri seviyordum. Güzelliği seviyordum, ondaki meziyetleri, yetenekleri, kemali, iyiliği, ihsanı, cömertliği seviyordum. Birisi beni sevdiğini söylerken bendeki özellikleri seviyordu aslında. Hiçbir şey varlıktaki özellikler onun kendisine ait değildi. Güzel bir yüzdeki güzellik yokluktan yaratılmıştı. Güzel bir yüzü severken, onun karşısında hayran olurken hayran olunan o güzelliği yaratan değil miydi aslında? Bir insandaki yeteneği överken, hayran ölürken, hayran olunan onu Yaratan değil miydi? Yaratıcı adına sevilmeyen her güzellik, her yetenek boşa gitmiş, tükenmiş, övünüp bitmişti. Bütün sevgiler, Yaratıcının yaratıklarda yansıyan güzel özelliklerine idi aslında. Sevgi de Yaratıcının verdiği bir ihsandı. O’na aitti. Kendisinin bilinmesi, tanınması, sevilmesi için vermişti. Bu açıdan hayatta her an sınanıyorduk. Her ilgi, her sevgi, verilen her şey, alınan her şey bir sınanmaydı. Sabahın şafağı bir sınanma. Gecenin karanlığı bir sınanma. Kucağımıza konan her çocuk bir sınanma. Her musibet, her dert, her tasa bir sınanma. Bize duyulan her sevgi, her ilgi, her şefkat bir sınanmaydı. Sevmeye vesile her ne var ise, O’nun yaratmasıydı. Ama bunu nefsimiz kendine mal etmek istiyordu. İnsanlar sevgiyi O’nun elinden alıp kendilerine mal etmek isterler. Onu haince tüketmek, kullanmak, kendi duygusal çıkarları için sömürmek isterler. Bunu başkaları için kullandıkları “Seni seviyorum” tuzağı altında yaparlar. Yaratıcının onlara O’nu tanıyıp sevmemiz için verdiği sevgiyi sahiplenirler ve kendileri için kullanırlar. Kendilerini değerli hissetmek için. “Özel biriyim” duygusunu tatmak için. Kibirlenip şişinmek; benlik duygusunu şişirmek için. İnsanlar “Seni seviyorum” derken sonuz bir ömrü istiyorlar bizden. Sonsuz bir ömrü elimizden almak istiyorlar. Hayatımızı kendileri için feda etmemizi bekliyorlar. Veya bizler başkalarına “Seni seviyorum” derken, başkalarının sonsuz ömürlerini istiyor; hayatlarını bizim için feda etmelerini istiyoruz. Aslında bizden istenilen, bizim sonsuz hayatımız. Sevgiler bir insana harcanamayacak kadar sonsuz ve büyük. Sonsuz ve sınırsız. Bizi Yaratıcı dışında kim sonsuz sevebilir? Biz Yaratıcı dışında kimi sonsuz sevebiliriz? Yaratıcı adına sevme dışında gerçek bir sevgiden bahsetmek mümkün mü? Kim Yaratıcı dışında ‘her şey’imiz olabilir, her istediğimizi verebilir? Kim O’nun dışında bize sonsuz merhamet edebilir? Kim O’nun dışında bizi tanıyabilir ve anlayabilir, değer verebilir? Kim O’ndan başka bizim için neyin en iyi olduğunu en iyi bilebilir? Kim O’ndan başka bizim için en iyi olanı bildiği gibi, bunu irade edip yapmak ister? Sevmeler, ancak O’na yönelirse masumdur!!!!!!!!!!
·
27 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.