Meçhul,
Durgun bir gece. Çalışma masamdayım. Sana yazıyorum.
Gün boyu belirsiz olanın kifayetsizliği üzerine düşündüm. Başım ağrıyor artık. Fakat birkaç sonuca vardım. Sözgelimi, tümel olumsuz geçersizdir, doğru. Yok olana delil getirilemez, bu da doğru. Ne demek istiyorum? Senden bahsediyorum. Var olansın ama aynı zamanda var olan değilsin de.
Bir bilinmezlik halinin getirdiği hissiyatsızlığı yaşadım bugün. Seni aradım, seni istedim, seni düşündüm. Elimde hiçbir şey yok. Sen yoksun. İlham olan olmanı çok isterdim.
Hayır, yokluğun üzerine kötü düşünmüyorum, üzülüyorum yalnızca. Hangi koşulda ve durumda olursam olayım, sen değişmeyensin. Sende mevcut olan, benimle olman. Senin mevcudiyetin senden alınsa yine benimle olursun.
Neler diyorum, neler ile kafanı şişiriyorum? Benden güzel şeyler, güzel iltifatlar duymayı bekliyordun oysa. Haklısın. Lakin ben, fikri bir bunalımın içindeyim Meçhul. Bunu iyi anlamanı istiyorum. Neyse, geçelim.
Çocuklar geldi. Çalışmak üzre kitaplar getirmişler. Saatlerce çalıştık. Çalıştık ama ne şartlarda... Hava sıcak, nem insanı boğuyor. Nasıl terliyorum ama, görmen lazım. O halde iken kitap okumak ne kadar zor, biliyor musun sen? Terim damlayıp durdu sayfalara. Mürekkepler dağıldı. Kurutup devam ettim.
Gün sonuna doğru, güzel bir akşam yemeği yedim. Hoş, bir erkeğin elinden ne kadar güzel yemek çıkarsa o kadar güzel işte. Karnımı doyurdum, sigaramı içtim, birkaç şiir karaladım. Henüz bitmediler. Biter bitmez göndereceğim sana.
O vakte değin kendine cici bak. Yorgunluk çöküyor, uyumadan evvel tesbihata adını ekleyeceğim.
Bin hasret sana.
23.06.2024