Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

320 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
12 saatte okudu
Etkileri yalnız yaşadığı yüzyılda değil, daha sonraları da uzun süre devam eden, dünyanın dört bir yanına kadar uzanan bir dini hareketin kurucusu olan Sabetay Sevi ve Sabetaycılık konusuna yazılmış güzel bir kitap. Sabetaycı hareketin hangi şartlarda ortaya çıktığını, nasıl ve neden bu kadar büyüdüğünü bütün dünya üzerindeki yankılarını bilimsel bir şekilde ele almış. Her ne kadar yazarın taraflı olduğunu düşünenler de olsa bu konuda yazılmış bence bilgilendirici kitaplardan biri… ▪️Sabetay Sevi, 1626 yılında tüccar bir ailenin çocuğu olarak İzmir’de doğdu. Sabetay Sevi’nin aile bireylerinin aksine ticarette değil, dini konularda başarılı olacağı küçük yaşlarda anlaşılmış ve Sabetay Sevi, 18 yaşlarında Tora ve Talmud üzerinde ciddi bir eğitim almış bir haham olmuştu. Sevi’nin ilgi sahası Kabala’ydı. Yahudi mistisizm öğretilerinin bütünü olan Kabala; mistik alıştırmalar (pratik Kabala) ve Sefer Ha Yetzirah (Yaratılış Kitabı) adı altında Tora’nın yorumlarını içeren (Teorik Kabala) kitaplarını kapsar. Zohar, İspanya kültürünün önemli bir simgesidir. Kabalistik düşünce ise, 16. yüzyılda Safed’de altın çağına ulaştı. Rabi İzak Luria ve öğrencileri, Tora’ya yeni anlamlar kazandırdıkları gibi, Sabetay Sevi hareketini hazırlayacak ‘Kurtarıcı Maşiah’ fikrini getirdiler. Bu dönemde Doğu Avrupa ve Rusya’da yaşanan olumsuzluklardan Yahudiler sorumlu tutularak kitleler halinde öldürülmüş, sağ kalanlar ise yaşadıkları topraktan kovulmuşlar ve tedirginlik içinde yaşıyorlardı. Aynı dönemde Osmanlı topraklarında da siyasal çalkantılar vardı. Osmanlı orduları yenilgiler alıyor, iç isyanlar ve kargaşa bir bunalım ortamı yaratıyordu. Yahudi din bilimcilerinin yaptıkları hesaplamalara göre, 1648 yılı beklenilen kurtarıcının geleceği yıldı. Kabala ile olan ilişkisi nedeniyle zorlu ve dindar bir yaşam süren Sabetay Sevi, beklenen Mesih’in kendisi olduğuna inanıyordu: Zohar’a göre, Mesih geldiğinde Yahudiler onu tanımayacaklar; üstelik Kurtarıcı Rab’den yeni mesajlar getireceğinden, Tora’nın kuralları da ihlal edecekti! Nitekim Sabetay Sevi, aynı yıl İzmir’de ‘Mesihliğini’ ilan ettiği zaman Tanrı’nın ağza alınması yasak olan ismini telaffuz etmek gibi ihlallerde bulundu. Sabetay Sevi, etrafına hızla birçok mürit topladı. Diğer sahte Mesihlerin aksine, fikirleriyle felsefe alanında mücadele edemeyen Rabanut, Sevi’nin bilgisine ve zekâsına karşı gelemiyorlardı. Sabetay Sevi’nin 1650’lerin başında İslam mutasavvıfı, Niyazi Mısri ile görüştüğü bazı kaynaklar tarafından belirtiliyor. Nitekim 19. yüzyılda Osmanlı siyasal yaşamında önemli roller üstlenen Melamilik Tarikatı, fikirlerini Mısri’ye dayandırmış, üyelerinin pek çoğu Sebataycılardan oluşmuştu. Sabetay Sevi,1663’te Kudüs’e gitti ve buradaki Yahudilerin temsilcisi olarak seçildi. Sabetay Sevi, bu arada Polonya’da kötü şöhretiyle tanınan ve Osmanlı ülkesine kaçan Sara adında bir kadınla da evlendi. Sabetay Sevi, bu hareketini Tanah’taki bir olaya dayandırmıştı. ▪️Sabetay Sevi’ye Mesihlik müjdesi 1664’te Sabetay Sevi, Gazalı teolog ve din adamı Natan Levi ile tanıştı ve bu olayı da Kral David’in Peygamber Natan ile buluşmasına benzetti. Natan, Sevi’ye Mesihliğini müjdeledi. Olay İzmir’de duyuldu. Efsaneler ve insanların kendilerini kaptırdıkları duyguların coşkusu, Yahudi din adamlarının engelleme çabalarını boşa çıkarıyordu. İzmirli hahamların ihbarlarını dikkate alan Osmanlı otoriteler, sonunda 1666’da Osmanlı başkentine maiyetiyle beraber gelmekte olan Sabetay Sevi’yi tutuklayarak, Çanakkale’deki Aydos Kalesine hapsettiler. Müritlerin gözünde daha da kahramanlaşan Sabetay Sevi, ziyaretçi akınına uğradı. Eylül 1666’da divana çıkartılan Sabetay Sevi’ye Müslüman olması, aksi halde idam edileceği söylenince Sabetay Sevi dinini değiştirdi. Mesih olarak Sevi’yi kabul edenler, bu durum karşında büyük bir düş kırıklığına uğradılar ve umutsuzluğa düştüler. Natan Levi’ye göre ise, Sabetay Sevi sadece zahiren dinini değiştirmişti. Amacı Yahudileri kurtarmaktı. Sabetay Sevi’nin dinini değiştirmesi genellikle tam olarak açıklanamayan gerekçelere bağlanır. Gerçekte, genel kanı Sabetay Sevi’nin mesihlik iddiası taşıyan bir paranoyak oluşudur. Ancak Sabetay Sevi’nin müritleriyle beraber olduğunu haber alan otoriteler, onu tek bir Yahudi’nin dahi yaşamadığı Arnavutluk’un Ülgün kasabasına sürdüler. Orada günlerini yalnızlık içinde melankolik ve mistik bir atmosferde geçiren Sabetay Sevi, 1676’da öldü. Müritleri, Sevi’nin denize girdiğine ve su üzerinde yürüyerek yok olduğuna inanmışlardır. (Alıntı) ️ Kitabı okurken ülkemizde ve İslam coğrafyasında yaşanan “Mesih” tarzı dini hareketler aklıma geldi. Aslında tarihte o kadar çok buna benzer olaylar var ki hepimiz tarafından gayet iyi bilinen, eğer bir ülkede sahte din adamları, din istismarcıları kontrol edilmez ise neticede ne olacağı aşikar.. Garip olan hiçbir din ve tabii ki toplumlar bu gibi akımların önüne geçemiyor.. Neden mi? İktidarı ele geçirmek için, güç için… ️ Okumanızı tavsiye ederim...Ancak mutlaka ilave bilgilere ihtiyacınız olacak..
Sabetay Sevi
Sabetay SeviJoseph Kastein · İlgi Kültür Sanat Yayınları · 200649 okunma
·
43 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.