Seher'e ev ve tarla işleriyle uğraşmayı öğretmişti. O ise süt sağmayı daha çok sevmişti. Koyunların boynundaki çanların sesi, onu yarım bıraktığı okuluna götürüyordu. Zil çalıyordu. Düşündeki okul bahçesine hızla koşup, arkadaşlarıyla buluşuyor ve oyun oynuyordu. Okul sıralarında defterine yazılar yazıyordu. Ne kadar şanşsızdi; kız doğmuştu! Erkek arkadaşlarını kimse kolundan tutup zorla evlendirmemis ve uzak memleketlere gondermemisti. Bu köye gelene dek, büyük düşü; okuyup doktor olmak ve hastaları iyisletirmekti. Ne yazık ki, bunu hiçbir zaman yasayamayacaktı. Elindeki kova gözyaşlarıyla çabuk doluyordu.