Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

ANKARA NUMUNE HASTANESİ 2009 Yorgunluktan gözlerimi kapatıp dinlenirken, servisin çalan telefonuyla kalktım gecenin üçünde. Yoğun bakıma yeni yatırılan genç bir hasta için çağrılıyordum. Gitmeden hastayla ilgili bilgileri bilgisayardan not edip, beş saat önce yoğun bakıma kabul edilen 21 yaşındaki bayan hastayı enfektif şoka sokabilecek sebepleri düşünerek yukarı katın yolunu tuttum. Orada tam da yoğun bakım dış kapısının önünde 45-50 yaşlarında tek başına bir kadın bekliyordu. Oturduğu yerde çok duramıyor, kalkıyor, tekrar oturuyor, hiçbir yere sığamıyordu. Üstünde siyah bir yemeni, ayaklarında lastik ayakkabılar vardı. Hani şu bildiğimiz köy lastikleri. Olduğu gibi ev haliyle çıkıp gelmişti besbelli. Yüzü solmuş, öylesine yorgun. Çok da sıkıntılıydı. Önünden geçtiğimi fark etmedi bile. Ta ki yoğun bakım kapısı açılana kadar. Koştu içeri bakmaya çalıştı olanca gücüyle. İçeri girdiğimde gencecik bir hasta, bilinci açık şükür. Dosyasını alıp yanına gittiğimde beni dinlemedi bile. Israrla sorduğu ‘’ Abla, annem dışarıda mıydı? Gitmiş mi? ‘’ ‘’Abla nolur söyle dışarıda annem var mıydı?? İçeri gelmeyecek mi?? Gitti mi yoksa??’’ O kadar çok ağlamış ki kocaman şişmiş göz kapaklarının arasında, O gözlerin içinde öyle kocaman bir korku gördüm ki ben. Ama ölüm korkusu değildi bu, annesinin bırakıp gitmesinin korkusuydu. Zira anne giderse zaten tüm dünya terk ederdi ki. Bir de pişmanlık vardı o gözlerde, anlatamam elbet. Ta içerden, öylesine derin… Gözlerindeki bu kadarsa, yüreğindekini tahmin edemedim. Kendisiyle ilgili ne sorduysam; ‘’Abla vallahi böyle olsun istemedim… annem dışarıda mı?’’ ‘’Annem iyi mi, gitmiş mi?? ’’ Sakinleştirmek istedim. Çok da benziyordu annesine. Muhtemel o kadındı annesi. ‘’Evet dışarıda, hiçbir yere gitmemiş, bekliyor’’ dedim. ‘’Abla nolur söyle, affetsin beni. Ben istemedim böyle olsun, cahillik ettim ben. Babam istemezse kendim de ölür giderim ama annem affetsin beni ‘’diye haykırıyordu. Sonradan öğrendim ki, biyolojı öğretmenliği 2. Sınıf üniversite öğrencisiydi Elif. Bolu’nun küçük bir köyünde üniversiteyi ilk kazanandı, hem de kız. Sadece ailesi değil, tüm köy gururla göndermiş Elif’i Ankara’ya. Sonra aynı fakültede biriyle sevmişler birbirlerini, Cemil ciddiymiş aslında, çok da seviyormuş Elif’i. Derken şeytana uymuşlar :( Fark etmesi çok geç olmuş finallerin arasında . Kimselere açıklayamayacakları için de karar vermişler bebeği aldırmaya. Tabii kimse de bilmediğinden resmi kayıt olmaması için – Ankara’nın göbeğinde- merdiven altı bir merkezde kürtaj yapılmış Elif’e. Sonrası 2 gün durmayan kanama, ateş, enfektif şok. Burada kimsenin günah çetelesinın hakimi değilim ben, yüreğindeki pişmanlığı da ölçemeyecek kadar aciz bir beşerim. Vurgulamak istediğim; hata- ceza ya da küretaj uygulamalarının yanlışlığı – doğruluğu da değil zira. Zaten o dönem kürtaj yasakları falan gündemde bile değildi. Zaten bunlar da değil anlatacaklarım. Dışarı çıktım, O hala oradaydı. Sandalyenin üzerinde bir öne bir arkaya sallanıyordu. Gene görmedi beni. Yaklaştım biraz, ‘’Elif’in annesi misin? ‘’dedim. Telaşla baktı uzunca. Kafasını salladı sadece. ‘’Bilinci açık, seni sordu’’ dedim. İçine akıttığı göz yaşlarına izin çıktı muhtemel, ağladı hıçkırarak. Silecek peçetesi, yanında çantası bile yoktu. Hiç konuşmadı ki… ‘’ Biraz toparlayınca alırlar içeri, merak etme ‘’ dedim. Annesinin çaresizliğini de yüreğime yüklenip indim aşağı. Sonra sabah 6 gibi başka bir hasta için çıktığımda yukarı kata, oradaydı hala. Gene görmedi beni. Gitmemişti. Sonraları.. Ertesi gün…daha sonraki gün…. 3 gece sonrası nöbetimde de hala oradaydı O, gitmemişti bir yere. Yanında da kimsecikler yoktu. 1 hafta sonra da. Orada, kapının önündeydi. Elif bırakmıştı kürtaj masasında yavrusunu korkuyla ama annesi Elif’i hiç bırakmadı. Koca alemin korkusuna rağmen, gitmedi hiçbir yere. Yemek dönüşü onu orada görünce tek; dayanamadım. Arkadaşlardan müsaade istedim. Usulca oturdum yanına. Fark etmedi yine. ‘’Günlerdir gece gündüz buradasın, biraz dinlensen’’ dedim. Cevap vermedi. ‘’Hadi gel sıcak bir çay iç. Yemek yedin mi?’’ diye sordum. Cevap vermedi. ‘’Su getirmemi istermisin?’’ dedim...... Sonra elimi kolundan tutup kaldırmak istedim ama kaskatıydı. Ölen hastalar gibi. Kaskatıydı ama gitmemişti bir yere. Bence günlerdir de yeyip içmemiş, yatmamıştı. Oradaydı ve kimse de yoktu. Israr edince ‘’ haber getirirlerse bulamazlarsa beni’’ dedi. ‘’Söz bak, onunla ilgili tüm bilgileri ben vereceğim sana. Gelelim, söz bak içeri girip soracağım durumunu dedim.’’ Önüne koyduklarımdan ne içti ne de yedi. Bir yudum dahi içemedi. Masada kaldı o bardak. Öylece kaldı. ‘’Git biraz dinlen, Onun sana ihtiyacı olacak’’ dedim. ‘’Gelecek kimse yok yerime, Gidecek de yerim yok’’ dedi. Babası hastanede durumu öğrenince, ‘’benim öyle bir kızım yok, iyileşir de çıkarsa yoğun bakımdan söyleyin, işini bana bırakmasın!!’’ demiş. Arkasından gelmeyince, karısını da bir daha eve adım atamazsın diye bağırarak bırakıp gitmiş. Ne beş kuruş parası, ne kıyafeti, kalakalmış orada. Elif'in kalbi içeride yaşam savaşı verirken, annesinin yüreği de dışarıda savaş veriyordu. Beraber atıyorlardı da, yorgundular. Belki köylerinde beraber atan başka bir kalp daha vardı da. Kimseler görmemeliydi. Ölse de kalbi, bilmemeliydi. Ha bir de günlerce aşağıda bekleyen, pişmanlık ve korku dolu gözlerle hiçbir yere gitmeyen biri daha vardı. Beni annesiyle görünce muhtemel karar verdi, sonraları buldu beni, yanıma geldi. ‘’Gitmedim ben de’’ dedi. Ciddiyim ben, çok seviyorum abla dedi. Anlamadım önce, Elif’i sorana kadar. ‘’İyi dedim Elif, haftaya çıkacak inşallah.’’ Çocuklar gibi sevindi, ayağa kalktı, tekrar oturdu..Sonra da birden koşarak gitti Cemil. ….. Anne bir duadır, tüm çocukların ezbere bildiği diyor ya.. Cennetin ayaklarına kapandığı anneler… Bir de okumuştum bir yerde, annenin rahmeti, Yaratan’ın merhametinin yanında deryada damla misal diye. Okyanusun bir damlası böyleyse diye tefekkür ederken; sustum... Kendini imtihan edilmediği sınavların yegane galibi sanarak, kendi kurduğu enaniyet cumhuriyetinin mahkemelerinde kendinden başka diğerlerini -çok rahat ve dahi zevkle asan, kesen, hüküm veren; kendi çabasıyla doldurduğu amel defteriyle cennetin kapısını tekmeyle aralayacağını sanan ahir zaman Müslümanlarından uzaklaşarak sustum o gün ben…. Kim cennete namzettir bilemem de, işte o gün orada; karşılıksız, sebepsiz günlerce bekleyen anne var ya… İşte O annenin ayaklarının altındadır cennet…
··
243 görüntüleme
Uğur Ukut okurunun profil resmi
Öncelikle bu muhteşem donusunuzu kutluyoruz icimizde. Ne kadar ozledigimizi ise yazinizi okuyunca farkediyoruz. Elif ve annesi. Buruk icim, kirik dökük umurlarım. Rabbim yar ve yardımcıları olsun. Cemil vefa ve sevda gösterme zamanı. Hadi yiğidim.
Zeyneb Öztürk okurunun profil resmi
Uğur Bey, teşekkür ederim :( dönüş yapmamam gerekti aslında..ama çok yoruldum ben..sıkıldım :(... bu ara yazasim ve çılgınlar gibi kitap okuyasım var da:)) Hayirli ve bereketli gcler size
ibrahim terzi okurunun profil resmi
Çok teşekkürler beğenerek okudum. Allah razı olsun.
Saint Simon okurunun profil resmi
Kaleminize sağlık . Acı bir gerçek, kanayan bir yara ,okudukça içim kavruldu Allah o kızında annenin de yardımcısı olsun ha bu arada helal olsun cemil e helal süt emmis .
Nadir Ademoğlu okurunun profil resmi
muhteşem. tam bir dizi senaryo konusunun ana teması olacak bir yazı. gözlerim doldu okurken :((
17 öğeden 11 ile 17 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.