"Sevdalinka" aslında benim uzun zamandır okumayı istediğim fakat ertelediğim bir romandı. Bu kitapla beraber Ayşe Kulin'in kalemiyle de tanışmış oldum.
'Sevdalinka' sevda şarkıları demek. Bu nedenle bir aşk romanı okumayı bekliyordum. Fakat bu roman, Osmanlı öncesinde dini nedenlerle Haçlı orduları tarafından, Birinci ve İkinci Dünya Savaşları sonrasında ve 1992 Savaş'ında ise Sırplar ve Hırvatlar tarafından sürekli soykırıma tabi tutulan ama asla yok edilemeyen Boşnak halkının acılarını ve kitabın başkahramanı olan Nimeta'nın hikayesini konu almış.
Kitabı okurken sık sık duraksadım. Ve hatta ağlamaktan okuyamadığım sayfalar oldu diyebilirim. Sırp militanları tarafından acımasızca katledilen Boşnak halkının acılarını, tecavüze uğrayan küçük yaştaki kız çocuklarının çaresizliğini, ekmek kuyruğunda bekleyen halkın acımasızca bombalanarak katledilmesini ve bu acılar yaşanırken Batı dünyasının umursamazlığını... Bütün bunların hepsini ve daha fazlasını okurken bir insan bir insana bunu nasıl yapabilir diye çok defa düşündüm. Aklım, vicdanım kabullenemedi bunca yapılan zulmü. Bu ne büyük bir acı... Bu ne büyük bir yıkım... Bu nasıl bir melanet...
Ayşe Kulin boşnak halkının acılarını en derin şekilde kaleme almış. Fakat kitabın kurgusal olarak kaleme alındığı, yani boşnak bir müslüman olan Nimeta'nın eşini aldatmasını ve bu ihanetin masumane, olağan bir yasak aşk olarak lanse edilmesini doğru bulmadım. Bunun dışında "Sevdalinka" zihnimde ve kalbimde yer edinebilecek bir kitap. Çünkü 'Bosna' benim gönlümde sızı, kalbimde hüzün, gözümde yaş.