Vâ esefâ ki Sezai KARAKOÇ'un derli toplu okuduğum ilk kitabıydı. 143 sayfalık bir eserin içerisinde, böylesine derin ve de can alıcı mevzuların enfes bir üslupla bize sunulmuş olması, ne büyük bir bahtiyarlık. Her bir başlıkta, korkunç bir birikimin olduğunu fark ettikçe hayretler içerisinde kaldığımı itiraf etmeliyim.
Böylesi bir yapıttan tüm ihtişamıyla; tarihe, edebiyata, felsefeye, müziğe, hatta sanatın tüm dallarına dair, özgün hakikatleri okumuş olmanın keyfi tarifsizdi. Ayrıca bütün bu hakikatlerin, haritanın sınırlarını aşarak Doğu-Batı gibi geniş bir perspektiften sunulmuş olması ise, bende; yok ihtisas alanım, şey...branşım, benim uzmanlık saham... gibi keskin hatların, muhakemelerimizi esir aldığı kanaatine daha da sevk etmiş oldu.
Velhasıl; biraz sarp, biraz çakıllı ama pes ettirmeyen kıymetli bir yolculuk.
Özellikle "Ölüm dikkati", "Propaganda", "Put", "Edebiyat" ve son derece istifade edilebilecek özet bir felsefe tarihi mahiyetinde "Felsefe" başlıkları beni en çok etkileyenler arasındaydı.
"Tak tak tak. Tekrar kapısını vurmalı kalbin ve ruhun. Yoksa yapma besinlerle beslene beslene vücudun aldığı hale benzer bir durumu almaya doğru hızla gitmekte ruh. Dıştan bakıldığında her şey yerli yerinde, ama bir üfürmeye görün! Püf diye uçacaktır. Ve darmadağınık tüylerin havada oraya buraya koşuşması."(Kitaptan)