Karacaoğlan 17. yy halk şiirinin önemli ozanlarından biri. Teninin esmerliğinden dolayı Karacaoğlan tapşırmasını (mahlâsını) kullanmıştır. Onun şiirleri hayale değil yaşanmışlığa, dayanır. Doğa ve insanı capcanlı gözler önüne sürer şiirleriyle. Sanki onunla dağ bayır dolaşırsınız.
"Yücesinde namlı namlı karın var,
Seni yaylayacak zamanım dağlar!
Başından aşmağa yoktur takatim,
Kalmadı dizimde dermanım dağlar!
Yağmur yağar, mor sümbüller bitirir;
Yel estikçe kokuların getirir.
Sarı çiçek sarvan kurmuş oturur;
Karışmış güllere çimenin dağlar!"
Aynı zamanda halk şiirinin en ayran gönüllü şairidir o. Gittiği her yerde başka bir güzele meyleder, kendine barınacak bir yuva kuramamış olan kuş misalidir gönlü. Onun şiirlerindeki kadar hiçbir ozanın şiirinde kadın adları zenginliği yoktur sanırım.
"Tatlı tatlı söyler dili Zeyneb'in
"İncecikten bir kar yağar,
Tozar Elif, Elif deyi...
Deli gönül abdal olmuş,
Gezer Elif, Elif deyi..."
"
Suna'm gurbet ilin kahrı
Ya çekilir ya çekilmez"...
Gün gelir kara diye kendini beğenmeyen dilbere cevap verir:
"Bana 'kara' diyen dilber
Gözlerin kara değil mi
Yüzünü sevdiren gelin
Kaşların kara değil mi
Boyun uzun belin ince
Yanakların olmuş konca
Salıverirsin kolunca
Beliğin ince değil mi
Utanırım akar terim
Güzellikte yok benzerin
En sevgili makbul yerin
Saçların kara değil mi
Beni 'kara' diye yerme
Mevlam yaratmış hor görme
Ala göze siyah sürme
Çekilir kara değil mi
Hind'den Yemen'den çekilir
Gelir Bağdad'a dökülür
Türlü taama ekilir
Biber de kara değil mi
Göllere konan kuğunun
Kanadı beyaz çoğunun
Çöldeki Arap beyinin
Çadırı kara değil mi
İller de konup göçerler
Lale sümbül biçerler
Ağalar beyler içerler
Kahve de kara değil mi
Evlerinde sular akar
Güzelleri göze bakar
Hublar yanağına sokar
Sümbül de kara değil mi
Karac'oğlan der maşallah
Bir gün görürüm inşallah
Kara donludur Beytullah
Örtüsü kara değil mi:
Diyar diyar dolaşırken kocamıştır artık beğendiği bir kızın ona emmi demesiyle bozulur, alınır ama yine de kabul etmez, sakalına bağlar kocamışlığını:))
"Değirmenden gelirim beygirim yüklü
Şu kızı görenin del olur aklı
On beş yaşında kırk beş belikli
Bir kız bana emmi dedi neyleyim
Bizim ilde urum olur uç olur
Sızılaşır bozkurtları aç olur
Bir yiğide emmi demek güç olur
Bir kız bana emmi dedi neyleyim
Birem birem toplayayım odunu
Bilem dedim bilemedim adını
Elbistan yanaklı Kürdler kadını
Bir kız bana emmi dedi neyleyi�m
Karacoğlan der ki noldum nolayım
Akar sularınan bende geleyim
Sakal seni makkabınan yolayım
Bir kız bana emmi dedi neyleyim"
Eee onca yaşanmışlık ve dolaşmanın sonunda tecrübeleri de artmış, kendimize ders çıkarmamız gereken çok hoş şiirler olmuş dile dökülmüştür:
"Evvel sen de yücelerden uçardın
Şimdi inginlere indin mi gönül
Derya deniz dağ taş demez geçerdin
Karadan menzilin aldın mı gönül
Yiğitliğim elden gitti yel gibi
Damağımda tadı kaldı bal gibi
Hoyrat eli değmiş gonca gül gibi
Bozulmuş başlara döndün mü gönül
Hasta oldun yastığını istersin
Kadir Mevlâ'm sağlığını göstersin
Cennet-i âladan bir köşk dilersin
Boynunun farzını kıldın mı gönül
Karacaoğlan der ki söyle sözünü
Hakk'a teslim eyle kendi özünü
Nâs işine karalama yüzünü
Yolun doğrusunu buldun mu gönül"
........
"Dinle sana bir nasihat edeyim
Hatırdan gönülden geçici olma
Yiğidin başına bir iş gelince
Onu yad ellere açıcı olma
Mecliste arif ol kelamı dinle
El iki söylerse sen birin söyle
Elinden geldikçe eyilik eyle
Hatıra dokunup yıkıcı olma
Dokunur hatıra kendisin bilmez
Asilzadelerden hiç kemlik olmaz
Sen iylik et de o zayi olmaz
Darılıpta başa kakıcı olma
El arifdir yoklar senin bendini
Dağıtırlar tuzağını fendini
Alçaklarda otur gözet kendini
Katı yükseklerden uçucu olma"
Muradım nasihat bunda söylemek
Size layık olan onu dinlemek
Sev seni seveni zay etme emek
Sevenin sözünden geçici olma
Karacaoğlan söyler sözün başarır
Aşkın deryasını boydan aşırır
Seni bir mecliste hacil düşürür
Kötülere konup göçücü olma"