"Fabrika. Başı duman duman bulut.
Halk bilinçsiz,
hayat - ağır, sıkıcı. -
Hayat maskesiz ve makyajsız
hırlayan, azgın bir köpek.
Savaşacaksın bıkıp usanmadan,
ve direneceksin yılmadan,
bir dilim ekmek
koparabilmek için
kulaklarını dikmiş
bu kuduz köpeğin dişlerinden.
Kayışlar saklıyor salonlarda,
her köşede
sesi dişlilerin.
O kadar boğucu ki hava,
olanaksız
ciğerlerini doldurmak,
derin bir solukla.
İki adım ötede bahar yeli
talazlıyor tarlalar, güneş ışıl ışıl..
Göğe
yaslanıyor ağaçlar,
gölgeleri
fabrikanın duvarlarına.
Ama nasıl da yabancı
ve gereksiz burada,
hepten unutulmuş
şu tarla!
Bir el fırlatıp atmış cöp kutusuna
mavi gökyüzü hülyalarını,
Çünkü bir an düşmek dalgalara,
bir an yumuşaması yüreğin,
yok yere gitmesi demektir
güçlü
işçi
ellerin.
Ve patırtısında
gürültüsünde makinaların
olanca sesinle bağırman gerek,
sözlerin asabilsin diye
aradaki boşluğu,
anlamlarını yitirmeden.
Ve yıllarca bağırdım ben-
hayatım boyunca...
Duyuyordum bağırdığını herkeslerin
makinalar
fabrika
ve insanların
en kuytu
karanlık köşelerde.
Ve bütün haykırışlar
bir alaşım oldu
zırhladık hayatımızı onunla
öyle bir alaşım ki
bir çubuk koydun mu tekerine
kırılır kolların o anda...
Ve sen, fabrika, bir de
kat kat
duman ve kurum
yağdırıyorsun üstümüze.
Boşuna! Sensin bize kavgayı öğreten
Ve biz indireceğiz
güneşi yanıbaşına.
Calışmaktan yüzü kararmış
bunca insanı
eziyet içinde ezip geçen
fabrika
yorulmaz bir yürek var sende
binlerce yürekle birlikte çarpan."