"Bir arkadaşım vardı,
can arkadaştı,
yalnız... kötü kötü öksürürürdü.
Ateşciydi meslekten-
küfeyle kömür taşır
külleri atardı
on iki saat gece vardiyasında.
Gözleri geliyor gözümün önüne
ateşci arkadaşımın.
O gözler ki içerdi adeta
kurumlar arasından
bir yol bulup süzülen
ve küçük barakamıza giren
güneş ışınları tek tek.
Nasıl da alevlenirdi
hummalı susuzluğu
bahar günleri,
dışarda yapraklar
hışır hışırken,
ve kuşlar
sürülerle
geçerken gökyüzünden.
Duyardım
gözbebeklerindeki yalvarışı,
acıyı görürdüm
o ölümcül acıyı!
Öylesine küçüktü dileği o gözlerin-
baharı,
öbür baharı görmek..
Geldi bahar
bütün güzelliğiyle
güneş,
ilik hava
ve gülleriyle.
Bulutsuz gökyüzünde
yayıldı
bir menekşe kokusu.
Ama onun içi karanlıktı
içine çöken günlük hayat
öylesine sıkıcıydı...
Derken,
birden değişti her şey.
Motor başladı teklemeye.-
Gacur gucur bir ses
ve... stop etti.
Durdu makine.
Bilmem neden,
belki de
ateşcinin ölmesinden.
Belki tam böyle değil.
Belki açıkmış motor,
bekliyordu emektar bir el
kürek kürek kömür
atsın diye vaktinde ateşe.
Evet, belki de.
Bilemiyorum.
Ama öyle geliyor ki bana,
bütün o patırtı içinde,
soruyordu sızlana sızlana:
O-öteki-öldü.
Ama işte-
dışarda bahar.
Uzaklarda
ok gibi gidiyor kuşlar.
Onları göremeyecek bir daha.
Böyle bir arkadaşım vardı...
Can arkadaştı!...
Yalnız kötü kötü öksürürdü.
Ateşciydi meslekten.
Küfeyle kömür taşır,
Külleri atardı
on iki saat gece vardiyasında."