Bu ilginç uzun öykü, okuru, Tolstoy evreniyle bir kez daha karşı karşıya getiren sınırlı bir özet gibidir.
Aristokrasiye dayalı ideal aile kavramı neticesinde bir kadının baştan çıkartıcı olduğu anlayışının hakim olduğu bu öykü, cinsel dürtü olarak öykünün kahramanını sürükler durur. Okurken "Şeytan asıl içimizdeki o karşı konulmaz dürtüdür" yargısına varır okuyucu. Ve şöyle devam eder o yargı: "Dışarıdaki şeytan kadın ise, bu dürtüyü uyaran nesneden başka bir şey değildir."
Öyküye iki son yazmış Tolstoy. Hangisini beğeneceği artık okuyucuya kalmış. Aslında her iki son da aynı kapıya çıkıyor bence.