Aslında ben bu kitabı özel olarak, alıp okumadım. İş Bankası'nın Puşkin'in tüm öykülerini topladığı kitabında denk geldim. Ama gerekli olduğunu düşündüğüm için ayrı bir inceleme yazmaya karar verdim.
Merhum İvan Petroviç Byelkin' nin öyküleri ile ilgili kafama takılan bir şey var. Siz değerli Puşkin okuyucularından bilgisi olan varsa beni aydınlatmasını rica ederim. Anlatayım. Puşkin'in yazdığı bu öyküler gerçek midir ? Gerçekten böyle biri var mıdır çok merak ediyorum. Eğer varsa Puşkin'in yaptığı fazla bir şey yok - öyküleri derleyip yayınlamaktan başka. Ama eğer yoksa ve bu tamamen bir kurguysa, Puşkin' i kurgu içinde kurgu kuran yazar olarak nitelendirebiliriz. Hem bu kurgular öylesine sade öylesine akıcı ki, insan kapılıp gidiyor hikayelerin akıntısına.
Birde şu var, bu hikayelerin bizim kültürümüze çok yakın bir tarafı da var. Tabiki bu benim kendi görüşümdür ancak eğer okuyanlar veya okuyacak olanlar varsa ne demek istediğimi daha iyi anlayacak. Puşkin' nin bu öyküleri Yeşilçam'ı andıran kurgu biçimiyle yazılmış. Bizim Yeşilçam senaryolarının Puşkin' den etkilenilerek yazıldığı gibi bir sonuca da ulaşabiliriz elbet. Ne demek istiyorum bu Yeşilçam konusuyla. Olaylar o kadar duygusal ki, tesadüfler(!) hiç bir zaman peşinizi bırakmıyor. Örneğin atış hikayesinde, başlarda anlatılan karakterler hikayenin sonunda, böyle şeyler ancak bir filmde olur dercesine bir araya geliyorlar. Keza Tipi hikayesinde de aynı şekilde.
Diğer hikayelerde gerçekten çok güzel. Ben ikinci kez okumama rağmen birincisinden daha fazla zevk aldım. Umarım sizlerde okursunuz.