Medine'ye hicretten önce Birinci ve İkinci Akabe görüşmelerinde İslami Hareketin lideri yani Peygamber (a.s.) ile İslam cemaatı yani müminler arasında yapılan görüşmelerde genel olarak şu hususlar üzerinde anlaşma yapılmıştır.
"Bollukta, rahatlıkta olduğu gibi sıkıntı anlarında sevinçte de Hz. Peygamber (a.s.)'a itaat etmek esastır. Peygamber herkesin nefsi üzerinde tutulacak, hiç
kimse ona muhalefette bulunmayacak. Hiç bir kınayıcının kınamasından korkulmayacak.
Kesinlikle Allah'a şirk koşulmayacak, hırsızlık ve zina yapılmayacak. Çocuklar
öldürülmeyecek. Kimseye iftirada bulunulmayacak. İyi işlerde Hz. Peygambere karşı gelinmeyecek. Peygamber'in harb ettiğiyle harp, barış yaptığı kimseyle barış halinde olunacaktır." Konuya işaret eden ayet-i kerime şöyledir: "Sana biat edenler (İslam uğrunda ölünceye kadar savaşmak üzere sana söz verenler) gerçekte Allah'a biat etmektedirler. Allah'ın eli, onların ellerinin üzerindedir.Kim ahdini bozarsa, kendi aleyhine bozmuş olur. Ve kim Allah'a verdiği sözü tutarsa Allah ona büyük bir mükâfat verecektir." (Fetih suresi, 10)
Sonra, Medine'ye büyük hicret başlıyor. Bu hicretle Medine, hem kapalı kapılarını dışa açıyor, hem de Kureyş muhacirlerini yeni bir toplumla, yeni şartlar ve mekânlarla tanıştırıyordu.