Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

336 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
11 günde okudu
Kitap şans eseri elime geçti. Can Yayınları tarafından yayımlanmış. Yazarın adını da daha önce duymamıştım. Bir edebiyat eseri olarak gerçekten muhteşem bir kitap olmuş. Ana karakter olan Mürşit'te bir Zebercet'lik, kitapta da bir Anayurt Oteli havası var. Hayatta beklentileri karşılanmamış biri olan Mürşit kaderi kendininkine benzeyen Madenci ile beraber (Aslında bir mühendis ama iddiasız bir isim olduğu için Madenci'yi kullanıyor) her akşam içip hayatın ne kadar boktan olduğuna dair birbirinden yaratıcı vecizeler üretiyorlar. Doğuda bir yerde geçen kitap, (bakmadım) atmosferi yakalamakta üstün bir başarı sergiliyor. Karakterlerin geçmişleri anlatıldığı zaman, her seferinde yapılan bir küçük gözlem, bir hareket tüm hadiseye farklı bir boyut kazandırıyor ve yazarın gerçekten yazdığı şeyi hissederek yazdığını anlıyoruz. Tek sorun kitabın aşırı depresif olması. Sonlarına doğru evde duramaz oldum. Dışarıda, banklarda okumaya başladım. Ülkemizin durumunu da çok iyi aktardığını belirtmek istiyorum. Acizlere farklı bakıyorsunuz. Kitabı Bağcılar'da bir parkta okurken yanımdan geçen bir çocuk "Burası Bağcılar dayıı" dedi. Kulaklık olduğu için duymazdan geldim. Sonra LAAYN!! diyerek ilgimi çekmeye çalıştı. Tam dönüp bir şey diyecektim, koşarak karşıya geçti. O sırada kitapta bahsedilen bir karakter ile bu çocuk arasında ilişki kurdum, 10 dakika falan kitabı bırakıp düşündüm, çocuğa sempati duydum. Her neyse... Dediğim gibi kitap gerçekten depresif, beziyorsunuz. İkide bir iç burkucu bir tespit yapılıyor, ardından bu tespit şehre ve sonra hayata bağlanıyor. Ama hep. Şöyle mesela: Bu çay çok sıcak, kaynar. Tıpkı içim gibi, içim de kaynıyor. Bu şehirde herkesin içi kaynar zaten. Ah ulan, tavşan kanı hayat. Ve benzeri. Bir altın çıkması olayı da var kitap boyunca işlenen. Kurguyu şekillendiren bu. Bu mevzu devreye girdiği zaman her şey bir kat daha yaratıcı oluyor. Madenci bu iş için orada. Mürşit'in otelinde kalıyor. Bunalım birikiyor, birikiyor, muhteşem bir zirve yapıyor, duruluyor ve tekrar. Bu, roman boyu 3-4 kere yaşanıyor. Sonunda da herkesin çöküntüsünün nedeni anlaşılıyor, çözümlere ulaşılıyor, kitap sonlanıyor. Tekrar etmek istiyorum, yazarda insandışı bir anlatım yeteneği var. Keşke bu insandışı anlatım yeteneğine aynı zamanda insandışı bir depresyon eşlik etmeseydi de her şey bu kadar tek taraflı olmasaydı. Zira, kitapta normal, işinde gücünde tek insan yok. Kahveye adam geliyor, ha o mu, kızı intihar etmişti. Bu kadın mı, babası ona tecavüz etmiş. Meyhaneci mi, deli o, arada hastaneye kaldırıyorlar. Lan? Hani bakın şu arkadaşımız da öğretmendi, emekli oldu, geçinip gidiyor. Şu an elinde karpuz var, evde yiyecekler, televizyon izleyecekler. Sonra çay keyfi. Böyle bir şey yok. Uzattım, evet. Kısaca, üslupseverler için bir kitap. Üslupseverlere tavsiye ederim.
Dünya Ağrısı
Dünya AğrısıAyfer Tunç · Can Yayınları · 20214,068 okunma
·
25 görüntüleme
Nesrin A. okurunun profil resmi
Ayfer Tunç kendisine hayran bıraktıran, küçük insanların hayatlarını anlatan usta bir kalem. Okumadıysanız Aziz Bey Hadisesi'ni de tavsiye ederim
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.