Kirpinin zarafeti bir dostluk hikayesi. Çok lüks bir apartmanda kapıcılık yapan, çok saygın! apartman sakinleri tarafından kaba ve huysuz olarak tanınan ama aslında son derece entelektüel bir kişiliğe sahip Rennee, akranlarına kıyasla çok zeki, zenginlikten ve süslü ünvanlarından başka bir şeye sahip olmayan ailesinden son derece sıkılmış, hayatın yaşamaya değer yanını arayan, bulamazsa 13. Yaş gününde intihar etmeye karar veren Paloma ve apartmana sonradan taşınan son derece kibar biri olan Kakuro Ozu arasında gelişen sıradışı dışı dostluğun ironilerle dolu, samimi hikayesi.
Felsefe profesörü olan yazar çok kültürlülüğünü, edebi zevklerini ve felsefe birikimlerini sayfalara o kadar iyi aktarmış ki okuyucuyu yoran, ‘’ ben bu işi biliyorum’’ iticiliği taşıyan tek bir cümle yok. Yetiştiği Batı kültürü ile hayranı olduğu Doğu kültürünü kitap boyunca karşı karşıya getiren yazar, kıyas yapıp eleştirileri sıralarken gerçeklik çizgisinden kaçmıyor. Birini överken diğerini yerin dibine sokmuyor. Zengin ve saygın! Apartman sakinleri üzerinden, insanları etiketleme merakımızı, buz dağının görünmeyen yüzünü ısrarlar görmek istemediğimizi, görseller aldanıp özü nasıl unuttuğumuzu gösteriyor.
Bu kitap samimi bir dostluk hikayesi olmanın dışında, dikenleriyle hafızamıza kazınan kirpinin içinden prensens çıkabileceğinin ufak bir hatırlatması.
Gurme'nin Son yemeğini okuduktan sonra yazara hayran olmuştum ama bu kitabıyla yazara olan sempatim arşa çıktı. O kadar sevdim ki, Kirpinin Zarafeti’ni 2017 yılı içinde iki kez okudum. Pişman mıyım? Hayır. Üçüncü bir okumanın çok uzak olduğunu düşünmüyorum. Yılın bu son gününde elimde yasemin aromalı yeşil çayım, masamda duran, kurumaya yüz tutmuş nergis ve sümbüllerimin iyice zayıflamış kokusu, zihnimde Renee, yüzümde hüzün ve mutluluk karışımı tuhaf bir tebessümle ben, kitaptan uyarlanan filmi izleyerek senenin son günü bitirmeye karar veriyorum. Azıcık daha üzüleyim. :)