Marx'ın kesin olarak söylediği gibi, "dünyayı değiştirmek"
isterse, bu onun ta baştan öyle bir varlık olmasını gerektirir
ki, dünya tümüyle onun için varolsun! Bu bir fosfor, ya da kurşun
parçası için söylenemez elbet, çünkü bunlar dünyadan bir parça
olduğu ve türlü güçlerle karşılaşıp çatıştığı halde o güçlerin nasıl etkileştiğini
anlamazlar; oysa insan dünyayı gelecek bir duruma doğru
aşıp geçebilir ve geri dönüp onu gözden geçirebilir. Dünya ise
ancak kendini aşan ve değiştirince anlaşıp anılabilir. Varlığı bir
sentez içinde tümüyle kavramıyla o sadece soyut olsaydı
bile - ne evren üstü uçup giden orada sağlam bir noktaya tutunmayan
çözük bilinç, ne de dünyanın yalnız bir durum 'unu
yansıtan madde (nesne) muktedirdir. Bu ancak, evrende bir
durum içinde bulunan, doğanın güçleri tarafından yere sımsıkı
bağlanmış olsa da, dünyayı bir planla aşıp onu hükmü altına alabilen
bir ademoğlunun elinden gelir. Devrimcinin her tutum ve davranışıyla
somut olarak istemekte bulunduğu, "durum", "dünya-içreolmak"
gibi yeni kavramların güzelce açıklanıp aydınlatılmasıdır.
İdealistin kendisini şaşırtıp tıkmaya çalıştığı haklar ve ödevler
fundalığından kurtulan devrimci asla materyalizmin dar geçitlerine
düşmek zorunda değildir.