Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

268 syf.
8/10 puan verdi
Sabahattin Ali'nin 1940 yılında yayımlanmış eseri İçimizdeki Şeytan. (İş yoğunluğu sebebiyle ve kitabın genel havası itibariyle sanırım) Uzun süre elimde sürünen, bitirmekte zorlandığım bir kitap oldu benim için. ••• Kitapları sonradan hatırlamak üzere inceleme yazdığımdan bu kısım ipucu (spoiler, tatkaçıran, sürprizbozan) içerebilir. Kitapla ilgili daha genel bilgiler okumak isteyenler bu bölümden sonraki kısmı okuyabilir. ~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~ Kitap Ömer adında Balıkesir'de doğmuş bir gencin, arkadaşı Nihat'la olan sohbetiyle başlamakta. Ömer üniversite öğrencisidir. Aynı zamanda bir tanıdığı aracılıyla bir dairede masabaşı bir işte çalışmaktadır. Aslında kendisine çalışmak değil de, daireye arada bir uğruyor demek daha doğru olur. Kitap, belirttiğim gibi Ömer ve Nihat'ın fikir sohbetleriyle başlamakta. Vapurdan inecekleri esnada Ömer bir kız görür. Sanki evvelden beri tanıyormuş ve seviyormuş gibi garip duygulara kapılır. O, kıza doğru dalmış bakarken Balıkesir'den tanıdığı Emine Teyze Ömer'i fark eder ve konuşmaya başlarlar. Emine Teyze, yanındaki kızın akrabası Macide olduğunu, üniversite öğrencisi olduğu için evlerinde kaldığını söyler. Tanışırlar. Laf arasında gizlice kızın babasının bir hafta önce vefat ettiğini ancak söyleyemediğini fısıldar Ömer'e Emine Teyze. Ömer bu duruma -ona yakınlaşmasına vesile olabileceğini düşündüğü için- içten içe sevinir, ancak hemen bu düşüncesinden utanç duyarak üzülür. Macide kararlı, iradesine sahip çıkabilen, içe dönük bir kız. Ömer ise tersi. Kararsız, dışa dönük, iradesini alıkoyan her şeyi içinde olduğunu düşündüğü şeytana bağlayan, sorunlarını öteleyen çözüme kavuşturmak için son ana kadar umursamayan bir erkek. Emine Teyze ve ailesi hiçbir şeyden geri kalmayan elini eteğini çekmeyen bir aile. Macide'nin babasının ölmesi -ondan gelecek birkaç liranın eksilmesi nedeniyle- onları üzer. Bir akşam Macide'ye babasının öldüğünü söylerler ve Macide çıkan bir tatsızlık sonucu ertesi sabah gizlice evi terk eder. Macide, Balıkesir'deki annesinin, ablasının ve eniştesinin evine gittiğini tahmin etmekte ancak oraya gitmek istememektedir. Ne yapacağını bilmeyen Macide, az ötede Ömer'i kendisini beklerken bulur. Ömer onu kendi kaldığı yere götürür. Bir evde kiralık bir odada kalan Ömer, Macide'yi de hayatına dahil eder. Macide hem evi toparlar hem de okula gidip gelir. Bunca zaman boyunca ev geçindirmenin ne olduğunu bilmeyen Ömer ise "Ay sonunu nasıl getireceğiz?" düşüncesiyle baş başa kalır. Sürekli gerekli gereksiz her şeyi almak ister ancak Macide'nin itirazlarıyla buna karşı koymaya çalışır. Ömer arkadaşlarından borç para alıp günü geçirmeye çalışır. Bu nedenle arkadaşlarının onaylamadığı davranışlarına ses çıkaramaz. Arkadaşı Nihat, Ömer'in evinde (odasında da denebilir) çevresine topladığı kişilerle kendi fikirleriyle ilgili toplantılar düzenler. Bu toplantılarda konuşan kişiler Macide ve Ömer'e göre anlamsız sözler sarf ederek kendini önemli göstermeye çalışan kimselerdir. Profesör Hikmet, Emin Kamil, İsmet Şerif, Muharrir Hüseyin Bey ve Bedri Ömer'in arkadaşlarından bazılarıdır. Bu isimlerden Bedri, Macide'nin lisedeki müzik öğretmenidir. Macide, Bedri'yle Ömer'in bir arkadaşının eğlence davetine gittiklerinde karşılaşır. Bedri, hasta bir ablası olduğu için ona bakmaktadır ve öğretmenliği bırakmıştır. Kazandığı birkaç kuruşu da Ömer borç istediğinde ona vermektedir. Bir gün ablası bu durumu fark edip Macide'nin oturduğu evin kapısını çalar ve bunları Macide'nin yüzüne haykırır, Macide bunları duyunca fenalaşır. Bedri'nin ablası da oradan uzaklaşır. Yine bir akşam Ömer'in arkadaşlarından birinin bir davetine istemeyerek de olsa katılırlar. Öğrencilerin hazırlamış olduğu derme çatma bir gösteriden sonra eğlenmeye çeşitli mekânlara gidilir. Bu olaylar esnasında Ömer, Macide'yi unutup üniversiteden arkadaşı Ümit denen bir kızla başka bir arabaya geçer. Alkolün etkisiyle sersemleyen Macide bu duruma içerler ancak toparlanır. Sabaha karşı eve dönüşte Ömer her zamanki gibi yaptıklarına pişman olup kesin (!) bir karar vererek " Bundan sonra ne saza ne müsamereye gitmeyeceğiz." der. Bu olaylardan sonra bir süre her şey eskisi gibi oldu sanarken bir gün Macide dışarıda arkadan gördüğü bir adamı Ömer'e benzetir, yanında da bir kadın vardır. Yaklaşıp görmeye çalışır, sonra kendini dizginleyerek eve gelir. Son yaşadıklarından sonra Ömer'in kendini toparlaması gerektiğini ancak Ömer'in bunu yalnızken yapabileceğini düşünen Macide, Ömer'e bir mektup yazar. Mektubunda uzun uzadıya hissettiklerini anlatır. Mektup, Ömer- Macide ilişkisinin bir özetidir aslında. Aylardır içinde adeta gitmek duygusunu kamçılayan, benimseyemediği eşyalar bu sefer ona "kal" der gibi gelmektedir. Çok kısa bir süre sonra eve Bedri gelir. Nihat ve Ömer'in tevkif edildiğini söyler. Nihat'ın fikirlerini yaymak üzere yaptığı toplantılar neticesinde içeri alındığını, ancak Ömer'in suçu olmadığını söyler. Macide ve Bedri, Ömer'i görmeye giderler bir süre. Bu görüşmeler esnasında Ömer, Macide'ye bir yabancı gibi davranır. En son görüşmelerinde Ömer, Macide'yi istemez sadece Bedri'yle görüşmek ister. Neden böyle yaptığını da şöyle açıklamaktadır: Ömer'in suçsuz olduğu anlaşılmıştır. Biraz sonra salıverilecektir. Ömer kendini toparlaması gerektiğini düşünür.Ancak bunu yapabilmesi için yalnız kalması gerektiğini, Macide'yi kedni peşinde sürüklemeye hakkı olmadığını düşünür. O nedenle görüşmeye onun gelmesini istememiştir. Onu görürse kararından vazgeçeceğini düşünür. Onu Bedri'ye emanet ettiğini söyler. Çıktıklarında Bedri bunları Macide'ye anlatır, Macide yürürken içinden gelen hisse karşı koyamayarak arkasına bakar ve Ömer'i görür. Ömer, Macide'nin arkasını döndüğünü görünce hemen oradan uzaklaşır. Bedri bunu görünce Macide'ye "Onu unutamayacaksınız, ondan ayrılamayacaksınız!" der. Ancak Macide durumun öyle olmadığını Ömer'den ayrılmaya önceden karar verdiğini söyler. Önceden yazmış olduğu mektubu verir. Kitap bu şekilde sona erer. ~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~ Sabahattin Ali'nin bu kitabı taşraya ait izler barındıran iyi bir gözlem gücüyle yazılmış bir kitap. Kitapta Ömer ve Macide'nin iç seslerinin söylediklerinden etkilendiğim kısımlar oldu. Ancak Ömer, bana sorumluluktan kaçan bir karakter olduğu için biraz itici geldi. Macide'nin ise biraz daha garantici bir karakter olduğunu düşündüm (belki de haksızlık ediyorum Macide'ye). Kitabın önsöz kısmında Selim İleri'ye ait 'Belki de İktidardaki Şeytan' başlıklı bir açıklama kısmı kaleme alınmış. Kitap için düşündüklerinden bahsetmiş yazıda. Romana yönelik eleştirileri okumadığından, birtakım gerçek kişileri (Peyami Safa, Hüseyin Nihal Atsız) hedef aldığını düşünmemiş Sabahattin Ali'nin. Ona göre, roman sanatı 'kurmaca'dan öte değerlendirilmemesi gerektiğinden, ismi geçen kişilerin eserlerinde birbirlerini kast ettiklerini düşünmemiş. Bütün bu cümleler sayfa onbirde kendine yer bulmakta. Aslında kastedilen Hüseyin Nihal Atsız mıdır veya başka birileri midir bilmiyorum. Ancak ben kitabın bazı bölümlerinde bazı ideolojileri hedef aldığını (bu sözcük uydu mu tam olarak bilemedim) düşündüm. Bu durumu ilk olarak sayfa 128'de fark ettim, daha sonra sayfa 146, 188, 239, 240, 243, 248 ve 250. sayfalardaki bazı diyalogları okuyunca emin oldum. Sabahattin Ali bunları bazı karakterler üzerinden (Emin Kamil, İsmet Şerif, Profesör Hikmet, Muharrir Hüseyin Bey, Nihat) örnekleyerek açıklamış. Eğer ki iddia edildiği gibi kast edilen Nihal Atsız'sa karakter olarak Nihat karakterinde bunu yansıtmış olduğunu düşünüyorum, Muharrir Hüseyin Bey karakteriyle değil. Kitaptaki Ömer karakteri bana Kürk Mantolu Madonna kitabındaki Raif Efendiyi hatırlattı o kitabın sonunda kızıyla karşılaşmaktan kaçan bir adam var burda da Macide'den kaçan. Belki burada kendini düzeltme çabasıyla bunu yapıyor ancak Ömer, karşısındaki kişiyi kendine bağlayıp sonra çekip giden bir tip hissiyatı bıraktı. Bir de Macide'nin -iradesine bu denli hâkim olan bir kişinin- Ömer'in ardına takılıp gittiği gibi Bedri'nin de peşinden gitmesi bana biraz rahatsız edici geldi. Otokontrolü bu kadar fazla bir portre çizilip hayatî kararlarda duygusal kararlar veren bir karakter... Bilmiyorum garip buldum. Bunların dışında Sabahattin Ali'nin romanları arasında bence en gerçekçi olanı da bu kitap. Bence herkesin içinden saklı olan hesabî tarafını ortaya koyuyor. Ancak dili bakımından eski kelimeler barındırması veya gidişatının kestirilememesi bakımından yer yer okuyucuyu sıkabilir. Aslında yazılabilecek birçok cümle var ancak bu kadarını toparlayabildim. Spoiler kısmında bahsetmediğim birçok olay var, veznedar Hüsamettin Bey, Ömer'in Bedri'ye çıkışması gibi... Kitap hakkında birçok şey yazabilmek mümkün ancak okuyucuyu daha fazla sıkmak istemediğimden incelemeye burda son veriyorum. Değerli okurlara keyifle okumalar dilerim...
İçimizdeki Şeytan
İçimizdeki ŞeytanSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2019171,5bin okunma
·
12 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.